NAZLICAN...Yalnızlık yazılmış kaderimin rengine Hüzün mekân belemiş ruhumu Geldim her derdin son durağı haline Kaf dağına da çıksam kurtulamıyorum hüznümden Nazlı bir tebessüm düşmez yüzüme Kahır yazıyorum benliğimin derinliğine Sükût ediyorum artık bendeki dertlerin ahalisine Geldim tek hücreli yaşıyan bir kul haline Heyhat yok mu bu hüznün bir çaresi Yok mu derdin elemin ruhumu terk edecek bir selası Hüznüm ruhumda kaldığı müddetce benliğim ölü ben ölü Haykırışlarım arşa vardı duyulmadı artık ruhum ölü. Kelâmım yazılır bir yürekten başka bir yüreğe Yolculuk başlar dudaktan bir başka dudağa Yüreğin yani sol tarafın derinliğine Gözler okudukça kelâmı hüznüm dökülür yerlere Bir nazlıcan vardı deli dolu heyecanlıydı Dışı bezenmiş saraylar gibi İçi ben gibi harap hüzünlü virâneydi Kelâm diledi hüzünlü yüreğimden benliğine Dökülür kelimeler yüreğimden kaleme Hiç bir hecesinde hüzünü işlemezdim nazlıcan için aleme Derdin ortasında hüznün limanı ancak hüzün yollar sefere Katarlarım dolu dolu kederim sonsuzluğun yolu Bin ah etsem de terketmiyor benliğimi ruhum hüzün dolu Nazlıcan serin yaylaların nazlı gülü Koklanmamış ters lalenin sümbülü Gözleri sevinçler aktarıyor bakan gözlere Bakışların mutluluğu yazıyor düştüğü yere Bir deliden diledin birkaç satırlık kelâm Bilmedin ki delinin yüreği yangın alev hüzün ve keder Nazlıcan Sümbül dağının goncası Cilo’nun çığlığı yitik tarafımın son selamı Nazlıcan Tatlı tebessümün gül cemâlini terk eylemesin Canlar içinde nazlı kalasın Yazdığım bu satırlarla hüzünden arta kalasın… .... |