Oradaymışsın·••
Güneşin doğuşuyla beraber,
sebepsiz hikâyeler başlar ardımızda. Hayat tozpembedir diyenlere inat, zaman geçtikçe pembesi gidip, geriye sadece tozu kalıyor her şeyin… *** Artık sabahları erken uyanıyorum. Kadife sesli imamlar, ezanlar okuyor göbeğinde şehrin. Arka mahallede çan sesleri kulaklarımı çınlatıyor. Balat kıyılarını soracak olursan, bugünlerde inadıma durgun. İlk defa çay içtiğimiz o medrese parkına ne zaman gitsem; Yokluğuna kokuyor simitler, poğaçalar… *** Gittiğinden beri, yokluğunu direklere çekiyorum. Sensiz akşamların imbatlarından sonra, okşayarak uyuduğun, sarıldığın yorganımla, gitmişliğine ısmarlanmış zamanları yaşıyorum. Ara sıra, cumbalı pencere kenarlarından sokağın suskunluğuna dalıp gidiyorum. Yarınların umutlarına ömür verdiğimiz, gönülden gönül’e yaşlandığımız o yerde, yokluğuna alışmayı deniyorum… *** Çocuksu öyküler gibi, hüzünlü bir sayeye duruyor mahrem yüzler. Eskiden bizim diyebildiğimiz şarkılar, şimdi kim bilir nerelerde söyleniyor… Ve kim bilir hangi denizin kıyısında, hangi akşamların sabahında, rıhtımlara kelepçeleniyor… *** Senin için sakladığım umutlar, geçmişe gömdüğüm tüm yaşanmışlıklar, her gün yavaş yavaş öldürüyor beni. Nemli kıyıların hüzünlü dalgaları hala kulağımda. Vanilya kokulu sevdalar semtimize uğrayalı beri sen başka bir memleket, ben başka bir manzara!… *** Bakıyorum da, her şey bir toz şeridi gibi. O zamanların üzerinden bir yığın zaman geçmiş. Yaşam kılık değiştirdiğinden beri, hepsi çok gerilerde kalmış… *** Sen ve ben, hasımız artık… Okunan şiirlerin, yürünen yolların, otantik aşkların, soylu bakışların onurlu sonrasıyız… Bütün ikiyüzlü öyküler gibi, kitabın son sayfasıyız… *** Şimdi ben; Hep severek ve hep yücelerek, yalnızlığa doğru çoğalmakta sana doğru ufalmaktayım… Dile düşmüş yarınların, yarım kalmış zamanların, ve bütün terk edilmiş anıların kana bulaştığı yerde, bir rüya görmüşüm! Bizi bekleyen gün ışığında, uyanmışım… Ve sen, hep oradaymışsın… ‹Aʟoηє мαη› |
tebrikler..tebrikler..tebrikler..