ayasofya gibi...
Yüreğimi kapattım ibadetlere.
Ayasofyo gibi; ne cami, ne kiliseyim. Sol yanım senin eserlerinle dolu eski bir müze şimdi... Ne olurdu ibadete mühürlemeseydin gönlümü. Din,dil,ırk ayrımı yapmaksızın kalsaydın yüreğimde. Gönlümün fatihi sen olduktan sonra, adımın hiçbir önemi olmazdı o zaman... Gidişine kız kulesi bile ağlıyor. Kral kızının ölüm sendromunu atlatmadan, ikinci vedalaşmaya yorgun göz pınarları; geceler sepetimde zehirli bir yılan. Seni bekliyorum YAR!.. Yokluğun’la çevrili bu adada Ağlıyorum yokluğunda kız kulesi. Dağılıyorum boğazın soğuk sularına. Üşüyorum soluma esen poyraz rüzgarlarıyla, Üşüyorum soğuk esen gidişlerine.. Git, kalmasın hiç bir izin. Git, yüreğimi yakıp yıkıp. Git, küssün yıldızlar, sende ay gibi terkedip git.. ALLAH’ım sen bagisla beni. O vefasız yar; fazlasıyla Çektirdi günahlarımın bedelini.. Yaktı yüreğimi, yaktı cehennem bakışlarıyla.. Kulundan ne istedim? "Sana hasret gönlümü biraz’da olsa sev" dedim. Terk edip gitti. Şimdi ben onsuz neylerim.. Yıkıldı bahar üstüme. Elleri git gide kayıyordu ellerimde. Biliyordum, durduramadim gidişini. Beni yakıp yıkıp gitti.. Ne büyük hayallerimiz vardı. Mutluluk yuvamızdan eksik olmayacak; üzüntü keder asla kapımıza uğramayacaktı. Şimdi elimde sudan çıkardığım ıslak hayallerim, dokunduğu her yanımda, her nefesimde acı’ları kaldı. Hayat hayaller’le, belli kurallarla değil. Doğaçlama oynanılan bir oyunmuş. Neylersin.. |