Hoşgeldin Sönmeyen İç Yangınımuzun bir akşamüstü yalnızlığının ardından bir hayat bir aşk bir gönül yorgunluğundan arınacaktım kumları mavi bir kıyıdan yola çıktım alev aldı ayaklarım yemyeşil pirinç tarlalarının ortasındaydım bir beyaz sayfa bir beyaz çarşaf yepyeni bir yarın gibisine uzanmıştım yaralarımı çamura buladım hüzünden uzaklaşıyordum adım adım yine de içten içe kanadım tütsü yaktım su dökündüm dua ettim kanatlandı hüküm sandığım iç çekişler ellerimdeydi ve ellerimdi bütün çiçekler sevinci doyasıya avuçladım sessiz sessiz ağladım tanrıları düşündüm tekbaşınalığı yaprakları ve ormanı duran ve akan suları ayaklarımı ve yolları düşündüm sisler altında dağları yağmuru ve ıslattığı saçakları yaralarımı ve taşları düşündüm kuma yazılanları silen dalgaları gördüm bir çocuğa güldüm denize güldüm yunuslara ve bulutlara güldüm ben güldükçe sen eskidin ve eksildin ben yürüdüm gittim sen uzaklaşmadın balık kızarttım salata yaptım mumları yaktım bunları yazdım hoşgeldin sönmeyen iç yangınım |