TAHTA KALE
Gövdesi ince uzun, eliyse peynir ekmekli
Beni mi süzüyor ne, çay mı içiyor ne, anlamadım Bir asker, öyle bir asker ki, doğduğu günden beri izinli Dünyaya izinli, kadına izinli, sevmeye izinli Bilmem ki nasıl olmuş her yerden çıkıvermişler Ürkek ve devamlı insan yüzleri. Güneşler gidiyor camlarda, Bayburt’ta akşam yemeği Kolunu kaldırıyor biraz, yüzünü ekşitiyor biraz, biraz da Donkişotvari Biriyse elini atmış durmadan karıştırıyor Cebini karıştırıyor, güldükçe gülüyor kadının biri Güldükçe gülüyor ya da gülmüyor işte güldükçe Adamla sıkıntı çatılmış silahlar gibi. Çocuksun, anlamıyorsun, süslemişler her yeri Dokunsan ağlayacak, konuşsan susmayacaklar bir daha Elleri vardır bilseniz, durmadan bizi gösterir elleri Baksanız bakılırlar, sevseniz sevilirler kimseye benzemeden Biri de bir kadındır alınmış efsanelerden Bir kadındır güzelim unutmuş erkekleri. Bu sandık, tahta sandık, üstünde gül resimleri Yanında bir adamla sanırım doğu illerinden Üç asker tıraş olmuş, beyaza kesmiş yüzleri Şeker mi yiyorlar ne, düş mü kuruyorlar ne, anlamadım Belki de bir Tanrısı var acının, hüznün, ayrılığın Ki durup dururken öyle ansızın yürüdükleri... |