ÖYLE Bİ
Temiz gömlegimi giydim talimden sonra
Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler İşte sen öyle bir serindin Tuzladan kaptılarla inerken şehre Ne güzel şey sivil denmesi çıplağa Ve gün-açık penceresinden meselerin Yamacın kuytusuna sokulmuş mavi Ufacık bi parça deniz gibiydin Şipka biberleriyle konmuş okulun camlarına Arnavut Köyünün o muhacir güneşi İste sen öyle bi cumartesiydin Sahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar Raylar ondan böyle kıvılcımlanıyor Köşeleri dönerken, önlükleri altından Dünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu Kalkan al tıramvaydın ergenlik durağımdan Meyvahoşun orda bir sabahcı kahvesi Gün ağarmıştı ama ben günaydın demedim İşte sen öyle ışıklı bir yerdin. Bilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu Diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü’üh!.. İşçiler ateşler ay çörekleri Ve kılıc gibi taze ekmek kokusu... Dağıttık evvel-allah yalnızlıkları Yaşamak düğünse, sen orda gelindin Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim |