İtiraza İtirazım Var
Süt limanlarında poyrazlarla lodoslar oluyorum
Döndükçe, döndükçe başım, martılar kusuyorum Derya bir Kuran-ı Kerim yapraklarını bir bir açıyorum Karış, karış, karış, karış, karış, karış, karış karıştırıyorum Bakara oynuyorum Fatiha’nın Bakara suresiyle Ve zarlarla ki hepsi ayrı bir Sure alayıdır Nedir diye, nemenedir bu arabesk diye diye Martılar bu şakası yok, akaraplar tarafından ağlanılan Bir mersiye - şad olsun ruhu - Tamburi Cemil Bey’e Odeon bir rekorla koşan bir gramafonmuş bu dünya Kurdukça dönüyorum, döndükçe çalıyor, çalınıyorum Ben ki Kibariye bir hırsız ve Ferdi Tayfur kadar eski bir sipiker ve kokoyiniman Kendimden kendimi çalıyorum, kendimle, kendimle kendimi Yaşasın mahşere dek bu kısır olmayan döngü Yaşasın Veli`fendiler’de mahşerin o dokuz doğuran süvarisi Benden önce de vardı, benden sonra da tufan Yaşamak ölünmez ki yaşamayı yaşamaklan Gönderin de Hasan-hüseyin emminin, dalgalandıkça bu kırmızı don Bir arabesk bu, ister sol olsun, ister sağ Ve indikçe kustuğum martıların güzel gözlerinden yaşlar Çaputlar kalkıp kalkıp Marmara’nın dalga kıranlarından Kondu-konacak geceleri Hacı Bektaş-ı Veli’nin türbesindeki o milyon yıllık dut ağacının dallarına Bu şiir ve bu nane, ifademe mani olmayan bir damla meni Lumpen kesilmiş şahsımın kuzgunlaşmasıyla birden göğe ağan ve ağaran meçhul bir artısıyla Ki istersen demevi bir RH pozitif de olabilir. İşte bu şiirin kendini çektikten sonra Kodak’la nefsine nefes etmesidir Zaten şiir denen nesne, eski bir an’aneyle, doğan çocuğun kulağına ezan makamıyla isminin üflenmesidir Ya da tınlatmaktır içinle için için olan tambur ola ki evreni Ve de çınlasın deyuu Neyzen’in neyi (görülmemiş hiç neyin çınladığı bu ana dek) Ve en arabesk ve en çağdaş adamımız Orhan Veli’nin kuzular kulağına Maraz ve menapoz, muhteris ve muteriz itirazlara itirazim var, itirazim, itirazim Ama halka, halka halka halkalanan halka dünden ve yarından her zaman razıyım. |