CARICIN DE GEÇEN KIŞ
Akşamları göl eflatun bir keder
Sazlıklarda pırıl pırıl Buz tutmuş bataklık kuşları Ağaçlardan Çürük sarı ve kızıl Son yapraklar dökülüyor Rüzgarlı sonbahardan Nasılsa kurtulmuşları Gümüş karanlığında anlaşılmaz sesler Havada mutsuz bir bulut Umutsuz ve kararsız süzülüyor Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin’de geçen kış Tepeden tırnağa katran ve su buharı Volga’nın uykusuna bir rüya gibi sarkmış Ateşten örümcek nehir vapurları Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay Caricin’de geçen kış Dalgın bir sarışın Karanlık bir miralay Birisi nijniy novgorod’dan henüz gelmiş belki Belki kazan’a öbürü yola çıkacak (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin’de geçen kış Seyrek sakallarında yıldızlar İskelede namaza durmuş İhtiyar bir tatar Altında sokak lambasının Dalgın bir sarışın Karanlık bir miralay Kadının astragan mantosu sırtında Uzun ve beyaz ellerini çaresiz kavuşturmuş Kısa kirpiklerinde incecik buz tozu Adam buz mavisi pelerin astragan kalpak İçinde bir atmaca ayrılık korkusu Yüreğini parçalar (Herşey niçin bu kadar eski Niçin bu kadar uzak) Caricin’de geçen kış Neredeyse akşam yıldızı Yorgun kırmızı Neredeyse ay Neredeyse ay Kararmış bir can gibi çınlıyor Donmuş gölün üstünde akşam ayazı Kararmış ve kocaman Konakta zaman zaman Koridorda ürkek ayak sesleri Kapının ardında fısıltılar Onun için herkes kaygılanıyor Bugün de geçti svetlana radiceva Ardında nemli bir is kokusu Giderilmez pişmanlıklar Eflatun bir keder Bırakarak |