SİLAHLI DÖRT BESMELE
Dört atlı Sarıgöl Boğazı’ na devrildiler
Rüzgârı burunlarıyla biçip arkalarına dökerek Kara sular gibi boşandı gecenin boşluklarından Köpek havlamaları Dört atlı Sarıgöl Boğazı’ na devrildiler Omuzlarında çapraz tüfek , kalpaklı ve siyah çizmeliler Yıldız yıldız sıyrılıp akıyor Padişah karanlığında mahmuzları Hafız Ahmed’ in değirmeninde ateşin başına oturdular Önce bir soğan kırdılar Dut pekmezi ve yoğurt sordular Bıyıkları tekmil ayaktaydı Müslüman ve hilâl biçiminde Sonra erkekçe yatsıyı kıldılar Çakal gözleri saattaydı, kulakları köpek seslerinde Acı tütün içilip, sonra bir vakit konuşuldu Cezveler sürülmüş ocaktaydı Atının dizginlerine olduğu kadar Her birisi kendi ölümüne sahip Bir ordu gibi savaşmak kudretinde Bir umutları Kemâl Paşa’ daydı Öbürü Ankara Hükümeti’ nde Hızlı solumalarla kımıldanıyordu karaağaçlar Ahırda bir beygir aksırdı Munzur Dağları’ nın üstünü bir tamam tutmuş Yıldızın neyin kalabalığı Yukarılarda kar altındaki köylerde İhtimal öfkeli kurtlar dolaşıyor ’-... Kemâl Paşa’ dır çağırdı Demirhan Oğlu gitmemiş olmaz Sakarya toprağında erkekler sofrası kurulmuş Ahkâmlı köşkemli savaşılıyor Yazılmışsa biz dahi azrailin ekmeğinden tadacağız Şehitlik mertebesini Yaşamak cihetinde makbul tutacağız’ ’Ankara Hükümeti ne demek Maraş’ ta üzümler parmaklarımızdan damlamıyor mu Gümüşâne üzerinde elmalar Amasya’ da Adam tarafımızdan yenilecek Ayrıca zeytinin yağı ineğin yoğurdu Anteb’ in bulaması da Adam Hünkâr kullarının sabanına koşulmayacağız Biz her nokta-i nazardan insan olmalıyız Acılar gördük Bunun sebebi dünyanın vaziyetini anlamadığımızdır Fikrimiz zihniyetimiz medenî olacaktır Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz Medenî olacağız Bununla iftihar edeceğiz Gözleri iyice birbirinden ayrık Kaşları düz kirpikleri insafsızca kalabalık Kısa boyları ve yaylı ayaklarıyla adamakıllı Türk Bakırcı Hasan, Demirhanoğlu Sadık, Paşoların Süleyman ve Hacı Yörük Silahlı dört besmele halinde göğe baktılar Sabahın ilk horozları çırpınıyordu Besbelli sabahın ayazından ufarak yıldızlar tevatür kırılıyordu Bir kuvayı milliye sabahının kapısını açtılar Karadeniz’ deki en son limanımız kadar Rüzgârlı kızgın ve açıktılar Sonu yoktu hiddetlerinin ve ümitlerinin Bir millet olarak çıktılar Sarıgöl Boğazı’ ndan Kendinden ve hürriyetinden emin |