Elmas
duymuşsundur Kaşıkçı Elması’nı bir kaşık suda boğdum
yazdığım şiire girmek istedi piç kurusu alısmışmış aşk şiirlerine var mı öyle yağma be üstümüzde ne hakkı var ne iyiliğini gördük ne değeri var Hiroşima 8.15’de Kurtuluş Savaşı’nda, Vietnam’da, mayın tarlalarında duymuşsundur Topkapı Sarayı’ndan kaçırıp boğdum Elmas’ı herkes hak ettiğini bak hak edilmiş cazgır sevinçlerim oldu mu ille de yanıma seni isterim gel beni kadınla, beni ateşle, beni demle sözcüklerimin izini sür sıyır kabuğundan gerçeği porselen kırığımı, yazboz tahtamı Fenike alfabemi çöz götür milattan önce çok eskiye hüznümün parantez içini aç, genişe aç, sessize aç, belleyip yabanotları yeşille yalnızlık nöbetime geldi mi sıra beni ikizle, beni kedile, beni sevgile biliyorsun yaşamak zorundayız kimseye boyun eğmeden iki kişi de olsak, çoluk çocuk da olsak oysa gökyüzünün kuş mezarlığına döndüğü doğru insanların şikayet kutusu olduğu denizin ucu kaçmış su olduğu cellatların büyük ilanlarla arandığı doğru işte sırtımı sana dönüyorum öldüreceklerse sen öldür beni yaşayacaksam sen yaşat sen adala, sen dalgala, sen ıslat duymuşsundur ömür boyu hapis yedim bir kadının boynuna |