MÜZELİK ŞİİR
Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben Korkaklığın sükûtu kol geziyor her yerde Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde. Putların gölgesinde dans eder akbabalar Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar Atılan ucuz safra selâmlar, merhabalar En temiz topraklara gül eksem mantar biter Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter. Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler. Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar Çamur evlât doğurur taş yürekli analar Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar Koşanlar, yarışanlar.. dehşet ötesi dehşet Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet. Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri Aferine çalışır düzenin bekçileri. Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı Hisseler neden farklı, hak, hukuk neden ayrı? Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç Neşe-eğlence cinnet.. yatıp uyumak korkunç. Güvenmek aldanmaktır.. ölçü-tartı izafî Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor. Figüran heykeller var kül tablası boyunda Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım. |