Ondört aralık...
Bin dokuz yüz doksan iki senesi,
Son ayının ondördüncü günüydü. Ağlamaktan bir bebeğin çenesi Yorulmuştu, etrafına düğündü. Hayatın sırrını çözmüşüm gibi, Hüzünlenip ağlıyordum halime. Beşikten görünmüş mezarın dibi, Sanki ağıt yakıyordum ölüme. Şimdi bildim, sevinç gözyaşlarıdır Yanaklarımdan bir bir süzülenler. Çürümüş kemikler ve naaşlardır, Toprakta yeniden filizlenenler. 08/12/11 |
Çok güzel bir hece okudum sayfanızda.
Sağlıcakla.