Yol...
Olacakları konuşmak, durmak saçma
Yürümek varken olacak şeylere... Yolu izlemek boş Önünde uzanırken yol O arnavut kaldırımın her bir taşını hissederek Yürümek lazım Gecenin bağışladığı merakla Karanlığın içine dalmak Kenardaki kırmızı mavi işaretlere aldırmadan Nemli kaldırımların kokusunu teneffüs ederek Ölümün, sessizliğin merakın soğuğundan titreyerek Gerek soğuk taşlar gibi ağlayarak Gerek dağılan bulutlar gibi gülerek Her bir adımda bir yolculuğu tamamlarsın böylece Önce başladığın yer görünmez olur Sonra yolun kendisi Taşlarla bir olursun sonra Geçenlere hikayeni anlatmak için Geçmişlerin hikayelerini Yolu tamamlamaya bir taş olursun öylece Ağlarsın geride kalan her bir tanesine Gülersin önüne geçen her biri için Yol nereye uzanır bilmem Yada gider mi hiç, bi yere... Ama boş ver be kardeşim, Seyirlik bir yol olursun... Belki bin yıl sonra |