SARHOŞ MIZIKACI
İpeksi kanatlarına yüzyılların özlemini kondurmuş çıkıyorsun karşıma her sokakta.
Kapına vurduğun zincirler kahramanlara meydan okurcasına sağlam. Şiirlerin en taş yüreklere girecek cinsten; Bahar gibi bir kaval sesi süzülüyor pencerenden, sigara dumanına bulanmış konçertolar tablolaşıyorken balkonunda. Seller vuruyor yaylaları sesinde, obalara zirveler kördüğüm oluyor gözlerinde. Dev oyuklar çizilirken dallarına minik ağacın bahçende, dil yeniden filizleniyor sözlerinde. Gonca gonca nedenler var sana ağlamakta, gecelerce Koskocaman kentleri yetim bırakarak hem de. Beşiktaş sahilinde oltaya takılan balığı çeken şu eylül akşamında Truvayı esir eden aşk gibi yağarcasına.Hazin! Gemilere demir aldırıp, kaldırımları dul bırkaıyorsun Çocuklar oynamayı unutup ağlıyor geçen gemilere, gökteki bulutları gibi güzün. Harita oluyorsun hayallere, danslara ritim, kuşlara menzil Sarhoş mızıkacının deniz kokusu dolarken genzi. |