Oradaydık XVIII
Oradaydık yine işte, alfabeler şehrinin dar sokaklarında
harflerden binaların, sokak lambalarının, ağaçların kıyısında koşarken koşarken yine kaybolmaya çalışıyorduk öz be öz telaşlarımızla yine kaybolalım diye kendi derinlerimizin tortularında yine bulamayalım diye birbirimizi / uzaktan akraba sancılarımızda yine kayıp ilanı verelim diye yüreklerimize / hısım cemaatlerimizde kaybolalım da tekrar yörüngemizde birleşelim diye ibret- i alem e tekrar nasıl doğduğumuzu gösterelim diye oradaydık bir kez daha hattatların doğurduğu lügatlarda kaybolmuş sözcüklerin izini sürerek mesut bahtiyar hallerimizle Bilirdik aslında bilirdik zinaya uğramış sahtekar tavırları Yine de bilirdik bir bataklıkta dahi kardelenlerin yaşayabileceğini Bilirdik her vicdanın aslında bir kılavuzu olduğunu / filizlenmiş umutlardan savrulan Tabii ki bilirdik boynuzun kulağı geçeceği o günleri / tek bir nokta dahi koymadan Oradaydık her yer alfabe / güzel – çirkin – sabırlı – öfkeli tüm gramerler orada iken “Bulacağız da, başımız göğe mi erecek? ” dedi birimiz “Bulamayacağız da başımızı düşlere mi gömeceğiz?” dedi diğerimiz “bulduk da bunadık mı yoksa ” dedi ötekimiz En doğru cümleyi, en doğru sayfaya yapıştırırken / tenimiz yapış yapış Boynumuz bir kıldan dahi inceleşirken giderek / en ahde vefalı zamanlarımızda Oradaydık işte, Bir köşe başında, cadı kazanında haşlanırken o zalim sözcükler Üşüşmüşlerken başına cahiliye devrinin kuklaları yalandan bir harf daha yiyeceğiz diye Biz o ateşleri söndürmeye çalışırken, içimizdeki yangınları eksiltip İşte o cadı kazanlarının dumanından daha fazla ölüm çıkmasın diye işte Çoluk çocuk / çoluk çocuk /yer yüzünün toprağının mucizesine hürmet Bassınlar / daha çok bassınlar diye topraklarına / güler ayak / güler ayak / Daha çok yazsınlar diye / iyiden yana iyice / iyice nesillerinden yana Oradaydık hepten, külliyen Çaresiz şiirlerin gönüllü kamburları olurken İşte o alfabeler diyarında İşte o gönlümüzün lügatlar aleminde Ama her zaman sinemizi sinelerimize çekerken Beş vakit düşlerken düş damlalarındaki buğulu sevdaları İnanarak tüm inançlarımıza / şartsız koşulsuz kuralsız Yeminli tercümanlar gibi usul usul sıcacık çevirerek tüm dillere aşkları Oradaydık Birimiz Diğerimiz Ötekimiz Onlar Aynı rüyalara sığabilenler Aynı rüyanın lehçeleriyle sevişenler Dil hiç icat edilmemişti çünkü / dil hep vardı rahmimizde Oradayken hepimiz o efsunlu alfabeler uygarlığında… Oktay Coşar |
söz bitti... :)