[Koğuştan.... [12]
[Koğuştan.... [12]
tüm gün o kadar çok yoruldum ki anlatamam. tamam şimdi anlatmaya çalışıyor olabilirim ama inan ki anlatamayacağımı biliyorum. yani sonu belli bir çaresizlik benimkisi , belki de baştan bir kabul, tabu yani. mücadele ederek başarabileceğimi sansam, bi ihtimal anlatırım diyeceğim ama sanırım çoktan anlatamam dedim bile... şimdi sözümden dönsem, bir ton dert yine bana en güzeli cümlenin ardında durmak. neyse, yoruldum diyordum çok yoruldum demeliyim aslında tüm gün seni düşündüm. çıkar yol bulamadım doluları boşları ayarlamaya çalıştım, olmuyor bir türlü. dolu boş geyiği de ayrı bir paradoks gerçi, neden boşu doluya koyayım ya da doluyu doldurmaya çalışayım. her şey alabileceği kadar olsa ya, ya da alamayacağı kadar. yorulmamın sebebi düşünmek değil ! tamam düşünmek aslında ama ne düşünmek ? insan ne düşünürse yorulur ? olmayacakları mı mesela ? olmayacakları insan bilir mi ? yoksa hisseder mi ? bilse ayrı bir dert, hissetse ayrı, şimdi bu paradoks kurma oyununu istemiyorum. en güzeli kafayı yormamak. bedeni yormak, çünkü beden yorulunca beyin ikinci plana geçer, çalışma kapasitesi azalır ve az düşünür... zaten az düşünür bunu bilir, çok düşünen yorulur... çoğu düşünür bununla alakalı yazı yazmaz. misal nietzsche kant oralet çay falan yazmışmıdır acaba ? ben görmedim görsemde görmezden gelirdim kesin, bizim çaycı kazım abi çok düşünür çok yorulur, eşit oranda ne kadar düşünür o kadar yorulur. yazı da yazmaz bulmaca dışında. acaba yazmak mı insanı yoran ? ya da emekli bürokrat necmi abi, o da çok çalışır hiç düşünmez, yorulur mu bilmiyorum yazmıyor çünkü. bunları neden anlatıyorum ki ? ne zaman paradoksal bir eylem yapsam gömleğimi ters giydiğim aklıma geliyor, yoksa ters mi giydirmişlerdi yok yok bu gömlek benim zevkim olamaz, giydirmişlerdir. çok düşünmek aklı biraz yoruyor, belki fazla yoruyor iyimserim ben. akıl demişken, ben yine bugün aynaya baktım. ve hala yalnızım, mesela sen bana sarılmıyorsun, yorgunluğum senin bana sarılmanla hafifliyordu... şimdi ben bunları yazdım ya, kendim bizzat sol tarafımdan yazdım. solak değilim ama sağlak bir el ile yazıyorum. seni düşünmek beni yoruyormuş diyor doktorlar. nörolojik bir sen-delemeymiş bende ki yorgunluk. kronik bir sevda ve uslanmaz bir yürek varmış bedenimde. yahu anlamıyorum ki şimdi ben seni düşünmesem ne düşüneceğim? hem ben yorgunluk seviyorum belki, bir de tomografi de sen çıkmazsın ki nerden bilirlerse seni düşündüğümü yazı yazmayı bırakmalıyım en acilinden yazılarımı rontgenliyorlar seni ordan buluyor bana ya-saklıyorlar, bu yüzden seni düşünmem tıbbın ağırına gidiyor düşünmemem sevgime ihanet gibi oluyor... tam da bitirmişken yazmayı, aklıma geldin bak yine işten atılmış bir işçi gibi kaldım bir sefer seni düşünmeme kararı almışken. o zaman verdiler hapı, verdiler hapı, sandılar ki hap düşündürtmeyecek seni bana. içseydim düşünsel bir ihanetle bırakırmıydım acaba seni! aldatırmışım gibi geldi bana seni düşünmemek ben seni hiç aldatmadım biliyormusun ? hep seni düşündüm, bir de seni düşünmediğim zamanlarda, neden seni düşünmediğimi şimdi düşündümde, senide düşünmeden olmuyor be... |beyaz_yalan| deliler koğuşundan yazılmış şiirlerdir... |
aldatırmışım gibi geldi bana seni düşünmemek
ben seni hiç aldatmadım biliyormusun ?
hep seni düşündüm, bir de seni düşünmediğim zamanlarda,
neden seni düşünmediğimi
şimdi düşündümde, senide düşünmeden olmuyor be...
Güzeldi şiiriniz. Tebrik ediyorum.
Saygı ve selamlarımla.