Yine O DamdayımYine dağınık bir rüzgar çarpıyor dibime Gecenin seyrelmiş iki ucunu birbirine bağlıyorum Yorulmuş gözlerimi asıyorum içimdeki askılığa Yine belirsiz kapılar sergisinde buluyorum kendimi Ne çok kapı var bu denizlerde, köpüklerini kıyılarında unutmuş Ne çok kapatıyorlar bu denizleri Ne çok kapanıyor bu denizler kendine Ne çok unutuyorlar bu denizler dalgalarını içimde O gardiyanlar gelmeden Çıkarmalıyım sarnıcımdan haritamı Silikleşmeden saatlerimin vakitleri Erimeden buz gibi şehvetciklerim Bulmalıyım en son noktamı nerede kaybettiğimi Bulmalıyım en sadık üç noktalarımı Bulmalı gövdelerimin ağlamaksız ikizlerini Nereye gömdüm sahi? Sahi nereye gömdüler? Sahi gömü müydüler gerçekten? Daha yeryüzü yokken ruhumda Daha yer yüzsüzken sağırlığımda Bazı sözcükleri okuyamam ben Bazı sözcükler de bana okunmaz zaten Ama en sevdiğim şey Bir sözcüğe ip atlatmaktır kendi parkımda O atlar ben kanarım O kanar ben düşerim Ta ki sondan geriye ölene dek Alfabemin hendeğinde tökezleyene dek Ben Ben hiç sanmazdım aslında Hezarfen gibi atlayacağımı gecenin yüksek bir yerinden Ben hiç sanmazdım atladıktan sonra gündüzümün açılmayacağını Sanmazdım mavi renkli yalanlarımdan güzel bir hediye paketi yapacağımı Düşmeden düş arasında Küllerimin yankılanan döngülerinde Odamdayım Yine O damdayım Bilmiyorum ki Başıma düş kuşu mu kondu Göğsüme hayal kiri mi bulaştı Bilmiyorum Temizlesem mi tozlanmış boşluğumu Ne de olsa önümüz hüzün Gelen giden olur… Oktay Coşar |
saygılarımla...