SÜZÜLEN YAŞLAR
Bir son bahar akşamıydı rüzgar bütün şiddetiyle esiyor ağaçlar bir sağa bir sola selam veriyordu adeta.
Yağmur da bütün şiddetini artırıyordu doğa insanlardan intikam alır casına önüne geleni yıkarak sürüklüyordu. Havanın bütün muhalefetine rağmen.ay bulutların ardından arada bir kendini gösteriyor aşıklara gülümsüyordu adeta. Bomboş sokaklarda bu kıyamet ortasında zorlukla ilerlerken.yıkık bir duvarın dibinden geçerken küçük bir kızın hıçkırıkları dikkatimi çekti yavaşca yanına yaklaştığımda gayri ihtiyari hemen savunmaya geçti.korkma yavrum benden sana zarar gelmez.benimde senin kadar kızım var.Eyer istersen sana yardım edebilirim dedim.Gözlerime dikildi kara gözleri geceden daha gece karadan daha karaydı. kaybolmuş gibiydin kara gözlerinde.ürkek bakışlarla adeta beni sorgular gibiydi. giddikce tükenen gücünün fakında gibiydi ve birazda bana güvenmiş olmalıki yavaşca başını göysüme yasladığında. Sessizce gözlerinden süzülen yaşları sanki yüreyime düşen bir kor parçası gibi ömrümden bir ömür alıp götürdü. Kanımın damarlarımdan çekildiyini hissettim.hangi vicdansız onu bu hale koymuş o anda sorguladım kendimi .baştan ayağamı düşmüş şu yüce insanlık.insanların gücü kadınlarla çocuklaramı yeter olmuş. hayatım sinama şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. geçirdiyim o çileli yıllar.Mezar taşıma yazılmış gibi sanki felek sabrımı deneyor gibiydi.ben ne insanlar gördüm sırtında elbise yok ben ne elbiseler gördüm içinde insan yok hz meylana ne güzel söylemiş. her ne kadar insanlar itilseler kakılsalar horlanıp sokağa atılsalarda acı çekselerde insanlar ölmedikce insanlığın ölmediyini bazı isdisnaların kaideyi bozamadığını insanlığın insanları ve tüm çiçekleri ağaçları kuşları sevmekten geçtiyini anlamalıyız gibiyiz. tıpkı dört mevsimi yaşadığımız gibi SELAHATTİN KUNT 9 10 2011 |