Belli belirsiz -2-
İşte o gün suya inmişti yelkenlerimiz
ilk teşekkür, ilk merhaba, ilk gülümsememiz eve beraber dönmemiz, ortada fareye sözleşmemiz... ebemiz-sobemiz, bir barışıp bir küsmemiz İkiside örgüde titiz (ören bayan) annelerimiz babalar tavlada usta duramazlar şeş-beşsiz Türk kahvesinde hemfikirler, biri şekerli diğeri şekersiz onca hâneyiz surette, sîrette bir koca aileyiz Bir sohbet başlar asma altı çardakta yanarken fenerimiz siyasetten girer, ekonomiden çıkardı da; masada dünyayı kurtarırdı büyüklerimiz(!) Hanımeli kokusuna kanarken nefesimiz içilirdi tavşan kanı çaylar, demlenirdi yüreğimiz kalabalığın bir ucunda sen, diğer ucunda ben arada buluşurdu gözlerimiz Kovalarken aylar yılları ve büyürken biz, ben bi küçük hanfendi, sen ağır abi oluvermişiz imâ edeni harcasakta, kızsakta, saklasakta biz... meğer Marmara çırası vaziyetindeymişiz Derken askere gittin, kalmadı senden bir iz sen vatanî görevini yaparken, ben sardım binbir çehiz teskereyi almanla bir oldu istemeye gelmeniz gerisi teferruattı artık nişanlıydık biz Sonbaharda yeni komşularla renklenirken mahallemiz usuldan mecra değiştiriyordu sanki kaderimiz senin kaçamak gözlerine, birbirini tutmaz sözlerine neden? derken öğrendim ki, aslında üç nefesmişiz Sen, ben ve mahalleye yeni taşınan Filiz ben, seni ben sayarken olmamışız hiç ’biz’ sevincimi, neş’emi, gençliğimi, sevgimi savuran ve geride renkli konfetiler bırakan gelin arabasıyla penceremin önünden geçtiniz... Tıpkı o gün gibi gülüyordun belli belirsiz... |