Çocuk, Anne Ve Tanrı...
ÇOCUK
Bir gece iniyor bombalar üzerine Mermilerin renk şöleni de o gece Susacak sanıyor çizmelerin sesi Ama susmuyor Gece kadar karanlık yürekleri Ölümler taşıyor köye birileri Ulaşamıyor çocuk Aşamıyor yüreklerdeki dikenleri Yaklaşıyor mermi sıcaklığı Ve çirkin bir yüze dönüşüyor sesler Bir komutanın mide gümbürtüsü değil bu Ölümün yakışıksız kahkahası Ve mitralyöz Ve pimi çekilmiş bir el bombası Ve inmeye hasret bir bıçağın kafa tutması Düşmanı oluyor çocuğun insanlık İnsanlık bir çocuğun gözlerinde alev alev… ANNE Kendinden vazgeçişe doğru akıyor zaman Zaman yaralı, kan akıyor her tarafından Bir cellâdın az sonrasına kilitleniyor Bir yavrunun ölümüne hazırlanıyor anne Bir dünyanın cılız bir sırta yüklenmesi… Öyle basit, öyle kolay ve çabuk yapıyorlar ki “Minik bir bedenmiş” diyor biri Öteki “ bıçak işlerine sokmayın mermileri” Kurşun sayısına acıyan komutanın hayıflanması Ve gözleri gördüklerine dayanamayıp yırtılan Tüm kanı gözlerin çekilen annenin kuru bakışları… Ve sesler uzaklaşıyor… Çizmelerin gıcırtısı sessizliğe bırakıyor yerini Anne başına inmiş gökyüzüne dönüyor Minik bedeni dururken yanında El açıyor tanrıya; “Ne olursun al beni de yanına” TANRI En başından izliyor tanrı Utanıyor, çekingen konuşuyor Söylenecek sözü olsa, Cebrail o an inecek Özür dileyecek köylü anadan… Çağırıyor dört meleği, “halime çare “diyor, “ne yapmalı?” Atılıyor Cebrail; “ En güzel telafisi barıştır savaşların…” Azrail iradesiz; “Savaşsız kalacak komutanları ne yapmalı?” Mikail öfkeli; “Dalı kırılmış ağaca en güzel hediye, başka dalları kırdırmamaktır” Tanrı al diyor canları Ve Azrail alırken komutanların canını Cebrail tanrı ol demeye bile kalmadan iniyor Tutuyor elinden küçüğün, can veriyor Mikail müjdeliyor barışı Fısıldıyor annenin kulağına; “ ölümler bitti” diye Kuru gözler ıslanıyor, tüm çiçekler delice Az sonra çocuk yeniden doğdu diyor biri Ve barış koyuyorlar yeniden doğuşun ismini Barış kalıyor sevinçlerle el ele Geriye ise; bir komutanın çirkin ayak izleri… |