Ankara’danKızılay’da bir parka, Oturdum birkaç saat. Bir yanımda Atatürk anıtı, Bir yanımda kuşlar var. Ağaçlar gölgelik etmiş, Eylülün sekizi olmasına rağmen, Ortam gayet havadar. İnsanlar geçiyor, önümden insanlar… Kimi türbanlı, kimi açık, Kimi entel, kimi bilmem ne. Kimileri ailecek çoluk çocuk. Kimilerinde bir acelecilik bir telaş, Kimileri eh işte yürüyor yavaş yavaş… El ele tutuşan sevgililer mi yok. Kol kola giden eşler mi? Sağdan soldan her taraftan, Her çeşit insan, Su gibi geçmekteler. Köşedeki ağacın altında, Yaşlı bir ayakkabı boyacısı var. İkide bir sıcak çay geldi diye, Bağırarak geçiyor önümden, Termos içerisinde çay satan çaycılar. Hele az ileride görünen ana yolda, Bir trafik var ki sormayın. Yol kenarındaki durakta, Otobüs kuyruğunda bekleyen insanlar, Ne kadar sabırlılar… Özürlü arabasında bir kişi, Sonra bir ama yanında bir görevli, Geçtiler gittiler konuşarak neşeli. İçimden geçti dedim kendi kendime, Her kes bunu görmeli. Görmeli ki şükredip kıymetini anlasın, Neden benim servetim yok diye ağlamasın. Kalkıp gidecek oldum, Purosunu püfürdeterek, Ağır aksak adımlarla, Geçti yaşlı bir adam, Sürç-i lisan eyledimse, Affola. Minik bir kesit sundum, Sizlere: Ankara’dan 08.09.2011 Ayrılık Zamanları |