Doru atın tırısa kalkmasıyla başlar cengimiz Kös vuruşlarında mehteran Has dur zaman!
Orta direkli kara yazgılı kıl çadırda üryan Doğuşların muştusunda gün Bir ayinin tütsüsü Issık gölüne vurulan Sakız ağaçlarında dileği şaman bir ana Atasının taş dikitine açılan avuçla asude Dileğin tek tengriye akışı ötelerden avuç avuç Bey toylarına aşina yüzlerin kutlu töresi Aksakallı sözlerin tutulmasında sır Kırkım zamanı koyunların Konargöçer düşlerde otağı Kargı ucuna asılan al mendil Ortasına dikili obanın murat Yurt bellendi yaylaklar Bir yanda kuzularken mevsimsel dönğü Öte yandan soy verdi Boy verdi balalar Gürbüz oğlanlar çayırda tutuştu güreşe Gerilen yayların hedefinde bir ceylan Bir nara bekliyordu Çin ilinde ahali Ve vakit ermemişti daha kim bilir Lakin ne Kürşadlar büyüyordu soy soy
II
Çekik gözlerine iffet gizli Hun kızları Hançeri göğsüne sapladı yan bakışların Doru atlar asıl o zaman tırısa kalktı biteviye Gece saraya düşüyordu Kürşadî naralar Çerilerin kırkı bir sarayı basıyordu Ahale-i Çin kırk çeriyi konuşuyordu Çin Seddi’ni aşıyordu naraları ya Titriyordu imparator Bir Kürşad’a karşın Hun, Kürşad’a keserken Gök tengri bunu biliyordu Türk yazıtlarına Orhun’da söz kazınıyor Bilge Kağan yüzyıllara derunî ve Davudî sesleniyordu _Gök delinmedikçe! _Yarılmadıkça yer! Buyuruyordu ulu kağan ve Göktürkler dinliyordu Desise Çin demekti Savaş hile! Yumuşak ipek gibi girdi hain kanına Ve dahi kıtlık vurdu obayı Göç düştü yollarımıza Ahh! Hazar kuzeyi ve güneyi güzergâhtı Kalanlar oldu Unuttu soyunu sopunu Bir bir asimile naçar Gidenler Anadolu’ya yurt diyecekti baki Bir ilahî buyruk Cibril tebliğine düşünce Hira nura kesiyor bilen bilir Çöl ortasının yüreğine Gül açıyordu Kokusunun lafzıyla, _İkra diyordu ya Cibril Daha sure-i Fetih nazil olmadı Ki, kutsî emanetti İslâm Ayet ayet akıyordu Türklüğe Ve zaten Bir tengri değil miydi? O Kılıçlar İslâma etti yemin Mihmandarı oldu İslâm’ın bu demde sonra Alp’ten dağların ardından Arslan kükremesi Ovaya inince Malazgirt’te Cuma ve salâsı Hutbesinde beyaza büründü Serdarın önde gideni Tekfur korkuya namzet kös kös Takvim bin yetmiş bir gürz ucunda zafer Muzaffer kumandan Alparslan O da Kürşad neslinden, Kürşad huylu değil miydi? Ve Soylu Töre bozulmadı yurt oldu Anadolu Kutalmışların yurdu Çer’ağ yangıları Taptuk dergâhında Yunus oluyordu Oluyordu Hacı Bektaşî Veli bozkır ortasında Yesevi alazıydı çoktan tutuşan Mencik Baba oluyordu Tarsus’ta ve Horasan kokuyordu Anadolu oluyordu öz be öz İlim üzre doğanlar boy veriyordu dergâh dergâh Aynı Kevser düşünde serinliyordu yürekler Kırk kapı ya tek rabbe açılıyordu İman erlerine kılıç kalem oluyor Kalem kılıca kesiyordu küffar karşısında Eren –alperene doğuyordu Ötügen yurtluğundan yadiğar demir kordu Yürekler… Sabır su oluyor akıyordu Yeşilırmak vurgunu kıvrım kıvrım Yediveriyordu dergahi güller Hüsna tecellisi ve dahi tezahürü
III
Söğüt dal veriyordu rüyaların yorumu Salkım saçak… El verdi şeyhlerin Edebalî olanı bir de altın öğüt Ey Oğul! Dediğinde Bin iki yüz doksan dokuz’du tarihler Yine devlet kuruyordu kutlu töre Osman Bey ismi altı asra düşecekti Ve okunacaktı hutbe hutbe Ferman ferman İl il irkiyordu zırha bürünmüş bakışlar Tedirgin ve korkak! Anadolu ilelebet yurt oluyordu Türk’e Bursa Orhan gaziden yadigâr Yemyeşil! Başkent oluyordu Söğüt’ten düşlerimize Hisarların Rum elinde olanı düşmeliydi Er ya da geç Fetih muştusuna ramak kalmıştı zaman Demişti ya: Hatemülenbiya _’’Ayrılıkta azap vardır’’ ya ümmetim! Birlik sağlanmalıydı beylik beylik Anadolu’da Toylar düzenlendi Kargılar çekildi Çubuk ovasına fitne düştü Timur nefsine yenilmişken Aksıyordu dirlik Yıldırım tükenmişken Galibi yoktu Anadolu yanıyordu il il Dönemdi fetret geldi geçti Dokunmadı on yıl —Kalyonlar çekilecekti- artık Şair dilince ‘’Surda gediklerin mukaddes olanı’’ Açılacaktı tamamdı vakit ama Daha topların büyük olanı dökülmedi Akşemsettin, Mola Güranî Sultanların Fatih’ine öğretiyordu ilim İkinci kez tahta çıkınca Sultan Murat oğlu Çağ açılıyor yeni ve kapanıyordu eski *Nisan ayında otağ kurdu papatya öncü Bin dört yüz elli üç mayısında Artık gül açıyordu. … ‘’Ne güzel komutandır’’ muştusunda Hadis vücud buluyordu Muhammedî Sure-i Fetih çınlıyordu arş-ı âlâ da Tıpkı Mekke-i fetih misali Arî aklın iflasında karadan yürüdü gemiler Ulubatlı Hasanlaştı her bir nefer Sancağı diktiler sura Fetholundu İstanbul Hoşgörü ekildi tohum tohum Çatladı boy verdi İslamın nuru Herkes –Kitabınca- yaşadı Cuma-Cumartesi-Pazar Üç gün değil sadece haftaya düşen Aynı şehirde Dehanın tezahürüydü Fatih_name!
IV
Fetihti yaşam, ganimetti dönüşler Viyana kapısına dayanan cengin Dönüşleri ödetti bedelini Verdi kellesini veziri azam Duraklama sayıldı büsbütün Sefa başlamıştı lale devrinde İbrahim cömertti balıklara Aslında, aslında haklıydı _*inci denizden değil miydi ? Kim deliydi acaba! Diye sordurdu yazarlara taa bu asırda Ne hükmü vardı Gitmeliydi balığa Züyif akçeler düşünce hisseye Kazanlar kalktı ocaklarında yeniçerinin Ters çevrildi ya Devşirilen değil de Kayrılan girdi ocağa Ve ağaların keyfinde esame Bahşiş derdine düşenler Cülusu sevmişlerdi her dem Fırsatçılar Celalî oldu isyanlarda Patronu Halil’di bir zaman Sarıyordu yangınlar şehir şehir Kabakçı Mustafalar’dan çıkan alevle Kellesini istiyordu vezirlerin ves’selam Bekaya verildi kelleler bir bir Erim erim eriyordu saraylar Hazine-i hassa’ya
V
Dirlik bozulmuştu tımarda Yoktu ganimet yazıldı Karlofça Bin altı yüz doksan dokuz takvime düştü kabus Ahh ihtişam neredesin? Başladı gerileme Sıtma sardı vücudu Kesiliyordu uzuvlar yazık Altı asıra hükmün suyu çekiliyordu Yavaş yavaş Ne zordu Osman Bey ? Islahat dedi fermancı Mahmutların ikincisi Okumayacaktı esamesini yeniçerinin Alev alev yanıyordu İstanbul Fesholuyordu yeniçeri Fes giyenlere terk edeceklerdi mekânı Kazanları ters çevirenler yoktular artık Küçülen bakışlarında Anadolu’nun İstanbul kapatıyordu kapılarını Vahdettin yaşlı Damatlara söz geçiremiyordu Neydi O Mondros? Ya o Sevr paçavrası Mavi gözlerinde Anadolu görülen Kolağası Mustafa Kemal Atatürk Koymuştu kafasına _Anadolu Türk’ün kalacaktı Seyr-ü sefer eyledi Samsun’a Bin dokuz yüz on dokuz mayısı Yine ve yeniden mayısta Zaferlerin nişanesi Güneş ne de güzel parlıyordu Ey Bandırma vapuru Kıymeti içinde saklı bir kurtuluş taşıyordu O da biliyorken bunu Kıyıdan seyrediyordu Napusula Ne şanlı bir görevdi Ata’yı taşıyordu Ulusun kaderini taşıyordu gün gün Tıpkı – Elif’in kağnısı- ayırdındaydı elmasın İstiklâli ve istikbali taşıyordu dahası Var mıydı ötesi? Kefere şaşkın Misak-i milli Amasya oluyor okunuyordu Anadolu kaderini tayine memurdu _ ‘’Ya istiklâl ya ölümdü’’ ‘’Hangi çılgın zincir vuracaktı’’ Nusrat olacaktı boğazda Dökecekti Türk’ün kaderini, mayınları Conk bayırı ve Anafartalar _Böylesine bir cengi görmeyecekti ‘’Çanakkale geçilmeyecekti’’ Geçilmedi evvelallah! Ses geldi Kumanya : Üzüm hoşafı! Ses geldi Kumanya : Yok! Lazı-Çerkezi-Kürdü ser verdi Elli yedinci alay secdede Vermedi namusunu Sözüm ona kutsal armada (!) batıyordu sularda Pas tutacaktı hakikat Tarihe şerh düşüldü Miladı oldu Çanakkale Yırtıldı Karlofça artığı antlaşmaların topu birden Anadolu bu, besleme ihanette gebeydi gene Ethem çekildi dağa Oy Ethem oy demedi mi peygamber _’’Ayrılıkta var azap’’ —Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır- Dedin ya Atam — Satıh bütün vatandır- ekledin büyük söze Emir tekâlifi milli oldu mecliste Bir çift çorap ödünç alındı analardan Yeni gelin süt parasını verdi bebeklerinin Bebekler mütebessim Ziynetlerini çıkından çıkardılar Beşi bir yerde Vatan dediler teklifsiz Eritildi dirhem dirdem —Vatan Sağ olsun- du yalnız Yalnız vatan sağ olsundu Hasan Tahsin’di ilk kurşunu atan İzmir’de Maraş’ta Sütçü İmam Antep’te Şahin Bey Ya Adile on başı Yirik Fatma Kılavuz Hatice Türk Anası değil miydi ? Kınalı elleri sille oluyordu düşmana İl il ilçe ilçe kurtuluyordu vatan Harbin adı İstiklâl Yazıldı Marş-ı İstiklâl _Ey büyük Akif sırtında paltosu yok şair-i âzam!
VI
Ve Lozan tescili istiklâlin vesikası Yumrukların serti vuruldu Masada Alındı haklar Pranga maddeleri kaldırıldı tarihin Kapitülasyonlar ve devamı Cumhuriyet’in adımı atılıyordu Büyük Türkiye!.. _’’Demirağlar örülmeliydi’’ on yılda Muallimlere emaneti yeni nesil Sümerde basma üretilmeli Tütmeliydi bacaları behemehal! İzmir de iktisada kongre toplanmalıydı Ödenmeliydi son borçlar İmar edilmeydi yurt il il Bir hitabe lazımdı gençliğe _Muhtaç olduğu asil kan! Damarlarında Demeliydi Atam ve dedi de İnsi bir yorgunluk kaplarken uzuvları Aman yarabbi! Tabipler gelip giderken odasına Şarapnel yarasına benzemiyordu bu Takvimler ahh takvimler Kasımı vuruyordu Dolmabahçe’de bakışları soluyordu güz sonu Mavi mavi _Demişti ya, ‘’geldikleri gibi giderler’’ Gittiler… gittiler de Şimdi sırası mı Dolmabahçe saatleri Kitlenirken saat dokuz sıfır beşte Senin gidişine Atam dedi cümle ulus Gözyaşına gark Türk Milleti durmaz Bin dokuz yüz otuz sekiz
VII
Bir büyük doğumdu başladı mefkûre Bir büyük ölüm dağladı yürekleri kor Kutalmışların ülkesi kaldı Anadolu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kuruluştan Kurtuluşa Cumhuriyet Destanı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kuruluştan Kurtuluşa Cumhuriyet Destanı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Başından itibaren kocaman bir Türk tarihini; İslam öncesi, İslam dönemini böylesine güze lanlatan ve cihan devleti oluşumuzu ve çöküşümüzü ve dahi küllerimizden yeniden varoluşumuzu böylesine güzel bir dille anlatabilmek büyük maharet ister, imrenerek okudum, birikimini, maharetini bildiğim bir kalemden, Yahya Bey, sizi yürekten kutluyorum ve böyle bir eser yazarak, şiir diliyle tarihi bir vesika oluşturduğunuz için çok teşekkür ediyorum, Allah kaleminize, kelamınıza güç versin... Selam ve saygılarımla...
... Ey Oğul! Dediğinde Bin iki yüz doksan dokuz�du tarihler Yine devlet kuruyordu kutlu töre Osman Bey ismi altı asra düşecekti Ve okunacaktı hutbe hutbe Ferman ferman İl il irkiyordu zırha bürünmüş bakışlar Tedirgin ve korkak! Anadolu ilelebet yurt oluyordu Türk�e ...
Selam olsun. Abi yineledin güzelliklerini. Dini/milli bayramını kutluyorum...
Ne kocaman bir şiir böyle
Hayranlık duydum tarihi bu denli güzel anlatan mısralarınıza
Orta Asya dan bu güne içimde hissettğim bu uzun ve gülistan yol
Söz Atam dedim söz...Bu destanlar uzayıp gidecek
Saygılarımla...