Gel seni kaçırayım dedi Mûsâ saraydan Ama nefsim takıldı peşine Züleyhâʼnın Vazgeçemeyince o ân, şehevânî paydan Gazâbına uğradım semâvî bir sayhânın
Rûhum nûr olamadı asânın nîrenginde Kızıl ateş ejderha oldu kalbimde birden İçime akıyordu koca Nil kan renginde Kurbağaların sesi geliyordu kabirden
Günâhın güveleri var amel defterimde Sessiz sessiz yiyorlar yazılmış sevâpları Şırıl şırıl dökülen, soğuk ecel terimde Söner mi saîrdeyken ateşin azâpları?
Mûsâ hadi çıkalım dedi fânî Mısırʼdan Pramidin her taşı, altın ve elmastandı Vazgeçemedim birin ardındaki sıfırdan Bu sıfır ki herşeyi, hiçlik gibi yutandı
O, sadece hiçliktir, vahdetin verâsında Aklım içini eşen gözü kör bir köstebek Elmas arıyor hâlâ, taşların arasında Yığdığı kara toprak, geride öbek öbek
Mûsâ dönüp bak dedi altından pramide Çölün tam ortasında, güneşte eriyordu Kana kana içerken onu kırk harami de Manevî susuzluktan o ân geberiyordu
Soner ÇAĞATAY (15:12) 21 Ağustos 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelimeler: Sayhâ: çığlık Saîr: Cehennemin bir tür Nîreng: sihir
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İREMʼİN ASMALARI (2) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İREMʼİN ASMALARI (2) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.