Oradaydık VIII
I
Oradaydık, hepimiz harıl harıl örüyorduk. Bir oditoryumun taş sıralarında oturmuş örüyorduk. Karşımızda Ören Bayan, Ören Adam. Tıpkı onlar gibi örmeye çalışıyorduk. "Bocalamıyoruz değil mi?" dedi birimiz. "Bocalama ör!" dedi diğerimiz. Oradaydık, ellerimizde şişler, ters düz, ters düz, ters düz... "Yaşasın! Benim kaos bitti" dedi birimiz. "Ne güzel örmüş, kıskandık" dedik de yankılanıverdi birden sesimiz: "Kıskandık" "kandık" "andık" andık" ... "Benim isyanlar" bittti dedi birimiz. Yine yankılandık hep birlikte... Oradaydık, düz, ters, ters, düz... Sİyah kemik gözlüklerimiz burnumuzdan hafifçe kaymış, pür dikkar elimizdeki şişlerin ucuna bakıyorduk. Oradaydık... "Benim sancılar" bitti dedi birimiz. "Aaaaaaa!" dedik. Utanmadı, yine yankılandı harflerimiz... Örüyorduk... Yanıbaşımızda : "DUygusal Örgüler Kılavuzu" Oradaydık, bu sefer hep birlikte örüyorduk, beklediğimiz aşkı... Daha kollarındaydık ancak... Oradaydık, Görebildiğimiz, hissedebildiğimiz her şeyin örgüsüyle... II Oradaydık, deneysel odalardaydık ve arılar gibi çalışıyorduk, bir duyguda binlerce kez kanat çırparak... Yine çok çalışıyorduk ve arılar gibi vızıdıyorduk. "Vızzz.. Vızzz" dedi birimiz. "Çok vızıldama da işine bak" dedi diğerimiz. "Endişelenme, sadece bu yazıda vızıldayacağız" dedi ötekimiz. Oradaydık, her birimiz ürkek sözcüklerin peşinden koşturuyorduk, bir aforizmaya sentezleyebilmek uğruna... Her birimiz yabani sözcüklerin peşinden koşturuyorduk, öykülerimizde evcilleştirebilmek adına... Oradaydık, deneysel odalarda, hepimizin hörgüçleri iklimsiz sözcüklerle dolup taşmıştı. Birimiz kurguluyordu deneyleri : "O.l. k-i , deri-n, ku-y-u.la-r/da b.ir/ik" Öyle çok çalışıyorduk ki , terimizden bile oluk oluk cümleler akıyordu. Oradaydık, arılar gibi çalışıyorduk... Bir polen ihtilaliydi bizimki... III Oradaydık, çehresiz heykeller diyarında, kimisi kımıltısız, kimisi devingen heykeller diyarında. Yontulmamış ve yontulmayı bekleyen, düşünen ya da düşleri çalınmış heykeller diyarında. "Kayra" dedi birimiz. "parlak ve esirgeyen" dedi diğerimiz. "ürperten ve öğreten" dedi ötekimiz. Oradaydık, sayısız heykeller aleminde, konuşmayan ama konuşan, sözcükleri sırtlarına yazılı yontular evreninde... Alınlarından çatlayan, sanrılarından çatlayan, kinlerinden çatlayan heykeller rahmetinde. Her biri ölüm ve her biri doğumdu oluşlarıyla. Oradaydık, dilleri ateşten, alın yazıları kor-dan heykeller coğrafyasında. Emekten yapma tabakalarıyla, düşlerimize kadar siniyordu, parlaklıklarının kokusu, ya da kokularının parlaklıkları... Oradaydık bir kez daha, görmediklerimizi görerek, olmayanı oldurarak, ucu traşlanmamış hayalleri, bin devrik cümleyle, görebilelim diye... Oktay Coşar |