Oradaydık II
Kıpkırmızı bir balığın karnında unutulan,
de/ja/vu-ların, Hüzün suratlı balıkçılar tarafından, kıyıya çekilmesi, Ya da,, Geçmiş olsunlar diye, bir şişenin içine sokuştulan de/ja/vu-ların, nefes nefese kıyıya vurması, Ya da,, Düşün yedi kat altında, Vurgun yemesi de/ja/vu-ların... Kıyıda bekleyen terzi diker, de-ja-vu-ların hüzün yırtıklarını. Yüzü olmayan gardiyan açar, sürgüsü çekilmiş tüm kapıları-nı/mı-zı, de-ja-vu-lar bir kaç yalnız bulut görsün diye "Oradaydım" diye başlar , Üstü sözcüklerle bezenmiş musalla taşının yanındaki, kara gözlüklü kadın... Oradaysan şahitsindir, oyuncakların nasıl kalbinin kanadığına, "Oradaydım" sözcüğü, Kişisel aşk tarihlerine bulaşan, salgın bir hastalık gibi yapışır... Oradaysan, Zaman sırtında kambur olmaktan çıkar, çöl devesinin hörgücüne gizlenir, vahasını arayan. Ararken bir cümle çağlar : "Aşk, izdüşümlerinden vurulmuş, gökyüzü yüklü bulutlarından kurtulmuş ve bahar, tanımlandığı tarihin mevsimini terk ederek bambaşka bir zaman dilimine doğru yola çıkmış." Oradaysan , Orada’nın talihine ve talihsizliğine yenik düşmeyeceksin, Ordaysan, Oradanın farkındalığı, ihanetle körlenmiş bir bıçak gibi, saplanmamalı de-ja-vu/ları-na... Oktay Coşar |
gökyüzü yüklü bulutlarından kurtulmuş
ve bahar,
tanımlandığı tarihin mevsimini terk ederek
bambaşka bir zaman dilimine doğru yola çıkmış."
muhteşem dizeler..
alkışlarımla..