Sus, sakın konuşma, sadece dinle!Böyle söylüyordu nazaında okuduğum mısralar Yıllara sari içine attığın sancılar, ayan olmayan figanlar ve yaşlar Ne kadar şaırmıştım, nasıl bir ihmalkarlığın sofrasındaydım, dayanamadım Gözlerimi kapattım, sinemin derinliğine daldım, gelen yaşları o anbean bıraktım Elbette ki haklıydın, ne müthiş bir sızıydın Teslimiyet ve sadakat adına mı adanmıştın, neden hakkını hiç aramadın Suskun bakışlarınla yıllarca anlattın ve fakat idrakimi söyle neden ayıltmadın Mütemadiyen mi fedakar olmalıydın, adeta gönüllü köleliği hiç yaşamamalıydın Sabrı ve iradi olmayı kalbime koymalıydın Siyim siyim akan gözyaşlarınla burkan ruhi ukteelerini yüzüme vurmalıydın Hak ve hukuk adına cengaver gibi savaşmalıydın, mürebbi olmayı bırakmalıydın Ötelerin vecdinden, lahzanın gelecek zamanın ikliminden sol yanımı uyarmalıydın Yırlardır akıp gitmişti o gözyaşların Sessizlik içinde yazdığın, kimseye okutmaya kıyamadığın ve kaygılandığın Acabaalar içinde kimi zaman kıvrandığın, huzur ve sükün adına bir yol aldığın Sabrın ve kanaatin muhakkak ki bir neticesi olacaktır diyerek inşiraha adandığın Söyler misin ben nasıl farkına varırdım Keyfiyeti ve hevesinin peşinden sürüklenen bir adamdım, neden suskun kaldın Nasıl bir Allah’a inanırdım, ne kadar farkındaydım, güya iman üzere bir candım Peki, o vakit niçin senin halini anlaamaktan fevkalade uzaktım,nerde yanılmıştım Refikim ol, evet, yok başkada bir yol Kol kanat gerdin, onca ezalara sabır içinde direnerek kalbi ihsanına eriştin Asla lafazanlık etmedin, edebinden bir taviz vermedin, hizmetinden vazgeçmedin Nasıl bir kalbin ve ruhun sahibiydin, kırıp dökmeden bu halimi tefekküre eriştirdin Mustafa CİLASUN |