O GELİNCE
O GELİNCE
Kokuşmuş bir dünya, çorakmış çölmüş, Beyinler bağırlar, batak balçıkmış; Muhammed Mustafa gelmiş dünyaya, Gökten nur fışkırmış, yerden bal çıkmış!.. Kara delik, güneş yutarmış gündüz, Tagutlar dünyayı gölgeliyorken. Gölgeler nur ile bembeyaz olmuş; Hakk’a En Sevgili Kul geliyorken. Kararmış kalmıştı, Mükerrem Mekke, O gelince, kıble oldu bu dine. O’na kollarını açtığı anda; Nur deryası ile, doldu Medine. Mekke ezilmişti, Kabe derdiyle, O gönderilmese, hep batıyordu… Gün gelir, “doğu”da batarsa güneş, Doğuşa hasrettir tüm “batı yurdu”… Esirdi beyinler, ağaca taşa, İlah sanılmıştı çullar çaputlar, Göklere yükseldi, imanlı başlar, Silinip içinden çıkınca putlar. Gönüller kupkuru, merhamet çorak, Kalperse kaskatı olmuş taş idi. Su yüklü bulutlar misali, geldi, Taşları eriten, rahmet taşıdı. Nebiler, Resüller geldi, peşpeşe, Birbirine bağlı hep, halka halka; Boğulmamak için çırpınırlardı, O’ydu imdat için son halka, halk’a. Şahlar Şah’ı geldi, gönül ilacı, Alemler susamış iken bu Din’e, Güller ulaştırdı hep demet demet, Aztek’ten Açe’ye, Fas’tan Budin’e!.. O gelince bahar geldi, yaz geldi, O gün ertelendi büyük kıyamet; Ey insanlık öğren, kadir kıymet bil, O’nu düşün, yatma artık kıyam et! Yayıldı Kur’an’ın sesi dünyaya, Kulaklar işitti hep, perde perde; Burası bir sahne, bizler oyuncu, O’nunla inecek artık son perde. İki cihanımız için güneştir, Ümmetlerine nur yayan siması; Salatlar selamlar hep O’nun için, İsmi gönüllere nur yansıması. O İki cihanın Peygamberiydi; Artık Hak davayı O simgeliyor. Kitabı Sünneti sönmeyen ışık, Dilimize hep O isim geliyor… Yıkıktı döküktü, bitikti dünya; O gelince abad oldu viranlık. Işığa hasretti, görmeyen gözler; O gelince çekti gitti karanlık… Barajları toptan yıkarken küfür; O gelince durdu selin önüne. Kara deliklere kayarken dünya; O gelince tekrar döndü yönüne… Ekrem Şama |