dünyakadınlar günüymüş erkek kadını tekme tokat dövüp ‘kızı dövmemi şeytan söyledi’ diyebiliyor ya da parçalara ayırıp çöp konteynırına atabiliyor istemiyorum bu özel günü alın sizin olsun…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Alın Sizin Olsun şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Alın Sizin Olsun şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
AYNEN KALIBIMI BASARIM... Kızını dövmeyen karısını dövsün demiş Atalarımız... Ya da " karının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyecen" demiş... Bir atasözümüzde de..." karının iyisi üç ay yaşar" der.. Biri de " yangında en son kurtarılacak " yazar.. Yazar da... Haklı olarak.. "istemiyorum bu özel günü alın sizin olsun…" yazar.. Yok öyle yağma ... Cenneti anaların ayaklarının dibine seren dinin müntesipleri olarak... Annelerimizi ve istikbalde anne olacakları ve olamayacakları da... başımızın üzerindeki yerlerinde ağırlarız biz her gün... O değil de... Her gün bayram bize...
Benden de bir o kadar..Alın böylesi gününüzü,sizin olsun !.. Kadına özgürlüğünü,yaşama hakkını ve kamusal alanını verin..Gün be gün bitirdiğiniz kadın için "Kadınlar Günü" yapmanın saçmalığımndan da usandık,yeter garii.. Böylesi dik durmalı şair,şiirin gücü de bu olmal derim..Bu şiirde ve şairde olduğu gibi.. Kutluyorum Esma Şair sizi, Saygılarımla..
ÖNCELİKLE TÜM ÜLKEM KADININ VE DÜNYA KADINLARININ BU ÖZEL GÜNLERİNİ KUTLUYORUM.. ÇOK GÜZEL VEDE ANLAMLI BİR DUYGU PAYLAŞIMIYDI.. YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN DİYORUM
Bu şiiri enaz üçyüz kişi okur. İkiyüz kişiyle de paylaşır.Etti mi beşyüz.. Yarın,Dünya Kadınlar Günü. İstanbul'da hava kar yağışlı ve hissedilen sıcaklık -10 Böylesine özel bir günde fazladan üç-beş çiçek satmayı düşünen onlarca seyyar çiçekçi de, kar-kış demeden sepetlerin başına,İskele Meydanı'nda olacaklar. Tabi ki,sırf bu şiir yüzünden çiçeklerin yarısını satamayacaklar.Yani,zarar edecekler.. Onlar ne düşünürler bilemiyorum ama,ben olsam yazarın kapısına siyah çelenk bırakır, zararımın tazmini için yasal yollara başvururdum..
bir olguya özel gün vermişlerse eğer hatırla/tı/nı/lmaya ihtiyaç duyulduğundandır... keşke hiç böyle bir gün olmasaydı ve kadına yapılan her şitdet, şittetin her türü gibi hiç vuku bulmasaydı.
ne diyim toplumsal olarak bilinçli hareket edebilmenin ve sabır mekanızmasının kaba kuvvete yada dahada çirkefleşerek şiddete dahada vahşileşerek cinayete kadar varan neticeleri-- toplumumuzun en büyük kanayan yaralarından bir tanesidir
hak ve hukuk sistemini dağ kanunlarıyla yada egosal isteklerinin dürtüleriyle harekete geçiren sapkın kaçkın ve yamyamsal hareket ve hakaretlerin neticesi sebebi nedeni bir tarafa ezilen tarafta çoğunlukla yer alan tüm bayan ların maalesefki hazinle biten son sahnedeki son rölü bir avuç soğuk toprak yada devam eden şiddet döngüsü. ya feryadlar
ya yanan yürekler. savunmak savunmaya geçmek bir adım ileri olmak.. sizce toplumsallaşmanın hangı basamağındayız ki
ben birazda ehli insan ehli inanç döngüsünün isyankarlığına bağlıyorum bu tür asla kabul edilemez kısır döngüyü
asırlardır süregelen bazı karanlık döngüler hala daha var ise toplumsal medenileşme hala daha yadırganıyor olması doğal bir hal alıyor
okuyanların bir çoğu ne demeye çalıştığımı anlamadı.. :))
bende anlamadım ama yazdım
aslında gölgeledim sakladım asıl sorun nerde onu herkes biliyorda
neden izahata gelince evirip çevirir dururuz bilinmez.
bende anlamadım kendi yazdıklarımdan
biliyorum ki bir takım gerçekler kabul görmesede kabul edılır oluyor.
Yapmayın Esma hanım 2010 yılında kadınlar erkelerden hiçde aşağı kalmamış yapılan istatisklerde kadınların suç oaranı% 40 erkeleri döven kadınlarda % 30 ee fena değil korkuyorum yakında erkeleri geçecek kadınlar
Gönül isterki hiçbiri olmasın hayat bir paylaşımdır önemli olan karşılıklı saygı ve sevgidir anlamlı dizeleri kutlarım
dünya kadınlar günüymüş erkek kadını tekme tokat dövüp ‘kızı dövmemi şeytan söyledi’ diyebiliyor ya da parçalara ayırıp çöp konteynırına atabiliyor istemiyorum bu özel günü alın sizin olsun… ..BU ANLAM SİTEM DOLU DİZELERİ YAZAN YÜREĞİ İÇTENLİKLE KUTLUYOR VE ALKIŞLIYORUM. ....YAZAN YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN. SAYGILARIMLA.
evet çok doğru lafla peynir gemisi yürümüyor,erkeğe göre gücü ve savunması az olan kadınları döven erkeklerde kendini ne sanırlar acaba,onları doğuranın bir kadın olduğunu ve kendilerinide bir kadının emzirdiğini nasıl unuyorlar acaba sizi tebrik ediyorum saygılar sunuyorum.
... EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ var. Bakın günler gittikçe kararmakta. Şair olarak, kadın olarak şunun adını haykırın artık. DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ... Emekçi kadınlar, sınıf bilincindeki kadınlar hakları için mücadele verirken, zaten o dövülen, hor görülen, bıçaklanan, öldürülen, töre diye, namus diye yaşamdan edilen kadınlar için de mücadele ediyorlar. Tüm kadınlar adına... Mehmet Çobanoğlu Bey'in tekrarı gibi oldu, ama söylemeliydim.
Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun. Saygı ve sevgiyle kalın...
Aynen katılıyorum,yüreğinize sağlık,çok güzel bir mesaj bence,o tür insanların daha doğrusu o zihniyette olan insanların olsun,kadınlar günü,..tebrikler.
Gaza gelmişsiniz Esma Hanım. Ya da Halk Bunu İstiyor türünden yaklaşımla Kadınlar Günü ile ilgili yazmışsınız. Evet, halk sizin anlamlı kısa şiirlerinizi gerçekten istiyor. Ama bu konuyla ilgili heba etmeseydiniz şiirinizi. Siz gibi değerli, belli ki birikimli birinin Dünya Kadınlar Günü diye uyduruk bir günün olmadığını bilmeli. Bir gün var evet. Yıllarca, emeğin karşılığı için mücadele edilmiş, sömürüye karşı direnilmiş, erkek kadın işçi diye ayrımla emeğinin karşılığını alamamış, annelik ve kadınlık özgürlüğü kısıtlanıp fabrikalarda az bir ücretle köle gibi çalıştırılmış ve bu mücadelede bedeller ödemiş,
Bu şiiri yazdıran güzel yüreği kutlarım Esma arkadaş ,dostum "Dünya Kadınlar Günü" diye bir gün yok , bu günün içini ve anlamını boşaltmaya çalışan sermaye ve kapitalizimdir. Düna Emekçi Kadınlar Günü ile bilinen bir gündür...İlerici kadınların egemen erkekler dünyasına ve sömürüye karşı verdikleri kavga ve başkaldırı günüdür bu gün tüm kadınların değil yalnız bilinçli ve sınıf kavgasını omuzlayan kadınların dünyayı özgürlüğe götüren dayanışma günüdür,maaalesef çok kadınlar bu günün anlamını bilmemekteler..feminist ve sosyete kadınlar özelikle kapştalizm tarafında bu güne farklı bir anlam yüklüyorlar bu günü pasifize etmeye çalışmaktalar.Devrimci Emekçi Kadınların senede bir gün dünyanın her yerinde sokaklara inip egemen erkek sistemine karşı eylemi yaptıkları gündür....Bu önemli gün için çok bedel veren , yaşamını yitiren veya zindanlarda yatan kadınlar sizi eleştirlerse eğer kızmayın... Emekçi Kadınları selâmlarım.... Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu tarafından 3/7/2011 8:05:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir köy öğretmenin kızı olan Clara 1857'de doğdu, öğrenmeye hevesli, her yerde hep en önde olan, bir çocuktur. Günün birinde babasının kütüphanesinde bulduğu Papa'ya karşı ayaklananların, inançları uğruna ölen kadın ve erkeklerin hikayesini anlatan bir kitap onu çok etkiler.Onlardan, daha çocukken, insanın inancı uğruna ölmeye hazır olması gerektiğini öğrendim," diye anlatır hayatının sonunda. 1872'de Eissner ailesi Leipzig'e taşınır. O da babası gibi öğretmen olmak istemektedir, ancak bu o kadar kolay değildir. Çünkü devlet o zamanlar kızların yüksek öğrenim görmesi ve kadın öğretmen yetiştirilmesi ile ilgilenmemektedir ve kadınlar kamusal eğitimin henüz her dalında çalışamamaktadır.
Bunun ana nedeni ise, kadının zihinsel yeteneklerinin bu anlamda yeterli görülmemesidir.Kadın öğretmenlere daha ziyade el işleri dersinde ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer dersler için bir kadının zihinsel yetenekleri yeterli görülmez... Fakat Clara daha fazlasını ister. Leipzig'de Auguste Schmidt tarafından yönetilen özel kadın öğretmenlik kursunda bir yer bulmayı başarır.
Kadınlar için kurulan ilk geliştirme okuludur bu. Eğitimde ve mesleki yaşamda kadın hakları için savaşan güçlü bir kadın olan Auguste Schmidt, kız öğrencilerinden titiz, sorumluluk duygusu içinde bir çalışma ister. Clara bu katı disiplinli okulun öğretmenine daima minnettar kalmıştır, "Onu yaşam için, mücadele için bana öğrettiklerinden dolayı saygıyla anıyorum." der.
Leipzig'deki kurs döneminde Clara, devrimci düşünceleri ve eylemleri yüzünden ülkelerinden sürülen ve şimdi Leipzig'de öğrenim gören bir grup Rus öğrenciyle tanışır. Onlardan sosyalizm ve komünizm kavramlarının ortaya çıktığı tartışmaları dinler. Karl Marx ve Friedrich Engels isimlerini ilk kez işitir ve yapıtlarını okumaya başlar. Öyle ki sosyalist düşünceyi savunduğu için okulunda sakıncalı bir öğrenci olarak görülür.
Rus öğrencilerden biri olan Ossip Zetkin, Clara'nın en yakın arkadaşı ve dostu olur. Sık sık kendisini sosyal demokratların toplantılarına götürür. Claranın dinlediği her konferans onu mücadele veren işçi sınıfının düşünce dünyasına daha fazla sokar. Kurs öğretmenleri onu, "sosyalist düşünceleri savunduğunda rahatsız edici" bulurlar. Bitirme sınavlarını "pekiyi" ile geçer. Aynı yıl 1878'de Sosyalistler Yasası yürürlüğe girer. Bu yasa eyalet polis müdürlüklerine yerel sosyal demokrat cemiyetleri, sendikaları ve işçi eğitim cemiyetlerini yasaklama yetkisi vermektedir.
Birdenbire parti ve onunla birlikte tüm işçi örgütleri yasadışı olur, tüm yayınları yasaklanır. Clara Zetkin bu zaman içinde geçimini Leipzig yakınlarında bir çiftlik sahibinin yanında mürebbiyelikle sağlamaktadır, fakat partinin yasadışı çalışmalarına katılmaya devam eder.
1880'de Ossip Zetkin Leipzig'den sürülür: iki yıl sonra Clara onun ardından Paris'e gider. Evlenirler. 1883 ve 1885'te iki oğulları Maksim ve Kostya dünyaya gelirler. Kısa bir zaman sonra Ossip Zetkin ağır hastalanır. 1889'un Ocak ayı sonunda ölür.
Clara Zetkin yıllar sonra bir kız arkadaşına kocasının ölümünü yazarken, "Sanki benim hayatım da durmuştu," der; "o zaman sadece çocuklarım uğruna hayata geri döndüm; ve tam adını koyarsak, sosyalist devrim savaşçısı bir kadın olarak verdiğim uğraş sayesinde." Uğraşı: Clara Zetkin Paris'te sürgündeyken sürekli Alman ve Fransız işçi hareketleriyle ilgilenir ve bu sırada iki temel sorunla karşılaşır:
1-Sosyalist toplumda kadının yeri nerededir?
2-Sosyalistler kadınları nasıl uyandırıp mücadelenin içine çekebilirler?
Clara Zetkin bu konuya ilişkin ilk büyük katkısını 1889'da Paris'te II. Enternasyonal'in kuruluş kongresinde yapar. Büyük bir halk topluluğu önünde düşündüklerini söyleme korkusunu yendiği anda,-başlangıçta tutuk, sonra gittikçe kendisinden daha emin ve daha akıcı bir dille -konuşmasını yapar, işçi ve emekçi kadınların davasını temsil eder ve uluslararası kamuoyunun kapıları ona açılır. Konuşma metninin başlığı, "Kadının kurtuluşu içindir. "Sosyalistler bilmek zorundadır ki; günümüzdeki ekonomik gelişmede kadınların çalışması bir zorunluluktur... Sosyalistler her şeyden önce bilmelidir ki, ekonomik bağımlılık veya bağımsızlık, sosyal kölelik veya özgürlükle ilintilidir.
"İnsan suretindeki her şeyin kurtuluşunu slogan edinmiş olanlar, insan cinsiyetinin bir yarısını ekonomik bağımlılıkla siyasal ve sosyal köleliğe mahkûm edemezler. İşçiler kapitalistler tarafından nasıl boyunduruk altına alınmışlarsa, kadın da erkek tarafından öylesine boyunduruk altına alınmıştır ve ekonomik özgürlüğüne kavuşmadığı sürece de öyle kalacaktır. Kadınların ekonomik bağımsızlıkları için en gerekli şart çalışmaktır...
"Kadın işçiler kadının özgürlüğünün ayrı değil, büyük sosyal sorunun bir parçası olduğundan tamamen emindirler. Bu sorunun bugünkü toplumda hiçbir zaman çözülemeyeceğinin, ancak toplumun köklü değişiminden sonra bunun mümkün olabileceğinin de bilincindedirler... Kadının özgürlüğü, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla olacaktır. Sadece sosyalist toplumda, kadınların işçiler gibi haklarının tam sahibi olması mümkündür."
Clara Zetkin sosyalist partilerde hakları için savaşmak isteyen kadına tercüman olmaktadır. "Erkeğin desteği olmadan," diye açıklar, "evet, hatta genellikle erkeklerin iradesine karşın, kadınlar sosyalist bayrak altına girmişlerdir. Fakat onlar şimdi bu bayrak altında duruyorlar ve burada kalacaklar! Burada özgürlükleri için, eşit haklara sahip insan olarak kabul edilmeleri için savaşıyorlar.
Sosyalist işçi partisi ile el ele yürüyerek savaşın tüm zorluğuna ve gerektirdiği özverilere katılmaya hazır oldukları gibi, zaferden sonra da elde ettikleri tüm hakları korumaya kesin kararlıdırlar." Paris kongresindeki bu konuşma sadece Clara Zetkin'in ilk büyük konuşması değildir. Bu konuşma uluslararası bir topluluk önünde cinsinin eşitlik hakları için savaş veren ve "Kadın ve Sosyalizm" konusunu gündeme getiren bir kadının tarihteki ilk konuşmasıdır. "Sanki kanat takmışım gibi geldi bana," der Clara Zetkin konuşmasını bitirdiğinde.
Onun tutkuyla dile getirdiği talepler yankısız kalmaz. Alman sosyal demokrasisi bir yıl sonra yeni programını bitirdiğinde bu programın içinde kadının ekonomik, siyasal ve hukuksal eşitliği de vardır. Bu konuda ilk dürtüyü yapan Clara Zetkin sonraki yıllarda parti toplantılarında, uluslararası kongrelerde ve parlamentolarda daha yüzlerce konuşma yapar.
Eylül 1890: Sosyal demokratlara karşı tedbir yasaları kaldırılır. Clara Zetkin iki çocuğuyla vatanına geri döner ve Stuttgart'ta yerleşir. Kadın işçilerin çıkarını kollayan Eşitlik adlı bir derginin kurucu ortağı ve yöneticisi olur. 25 yıl boyunca bu dergide Clara Zetkin'in elinden kalem düşmez.
İlk yılların Eşitlik dergisinin sayfalan çevrilirse, kadın işçi hareketi gelişiminin canlı tabloları görülür. O sayılarda kadının istismarının afişe edildiği makaleler vardır. Bu dergilerde jüt iplik fabrikasında bir kadın işçinin Bremen'de 14 fenikten 15 feniğe kadar saat ücreti aldığı okunur. Çoğu, haftada yalnız bir kez sıcak öğle yemeği yiyebilmektedir... İki, üç marka kadar haftalıklarla, fırınlanmış porselenleri fırınlardan dışarı çıkaran Saksonyalı kadınlar çok sıcak olduğu için sadece bir gömlek giymektedirler ve cereyanda kalıp hemen hepsi romatizma hastalığına yakalanırlar...
Dresdenli tütün işçileri; "içimizden biri mesai sırasında gülecek olsa bu ölümcül suçun bedelini 50 fenik ceza ile ödemek zorundaydı," diye anlatırlar. Ayna sırlayıcılarının çalışma koşulları hakkında profesörün biri şu ifadeyi kullanır, "Korkunç cıva zehirlenmeleri, devamlı düşük ve ölü çocuk doğumları." Baskı altındaki bu kadınların büyük bir bölümünü sınıf mücadelesi için kazanmak, Clara Zetkin'in de bildiği gibi, kolay bir iş değildir. Fakat bunu yapmak onun görevidir!"
1905 yılından itibaren eğitimini tamamlamış olan öğretmen Clara Zetkin kendisini yürekten istediği bir konuya adar: Pedagojik çalışma. Bundan böyle Eşitlik dergisi düzenli olarak iki ek çıkarır. Eklerden biri "Analarımız ve ev kadınlarımız için", diğeri de "çocuklarımız için"dir.
Ağustos 1907: Sosyalist kadınların ilk uluslararası toplantısına 14 ülkeden 56 delege katılır. Bu kadınlar Clara Zetkin'i uluslararası sekreterliğe seçer ve Eşitlik dergisini uluslararası yayın organı olarak belirlerler.
Clara Zetkin'in istediği, ana-babalara ve yetişmekte olanlara "Gerçek insanlığın temel ilkelerini" açıklamaktır. Çocukların eğitimi -her zaman vurguladığı gibi- ev, toplumsal düzen, ana ve babanın birlikte uyum içinde meydana getirdiği bir eser olmalıdır. Çocuğun yaradılışında ana-babanın özellikleri nasıl karışıyorsa, eğitimde de (yaradılışın ikinci bölümünde ve genellikle en önemlisinde) aynı şekilde uyum içinde birleşmelidirler ki, her iki tarafın da en iyi yanı çiçek açabilsin."
8 Mart'ın Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması onun önerisiyle 1910 yılında yapılan 2. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda kabul edilir. Bu tarihin rastlantı olmadığı, aksine Amerikalı kadın işçilerin, dolayısıyla işçi sınıfının mücadelesiyle doğrudan bağlantılı olduğu ortaya çıkmaktadır.Çünki 8 Mart 1857'de, New York'lu 40 bin kadın dokuma işçisi 12-14 saati bulan çalışma saatlerine karşı, 8 saatlik işgünü talebiyle kitlesel bir biçimde greve gitmiştir."Yaşasın kadınların oy hakkı!" Bir yıl sonra Alman kadınlar mart ayındaki "kendi günlerinde" caddelerde bu sloganı pankartlara yazarlar. Clara Zetkin Eşitlik dergisinde bunu, "Dünyanın şimdiye kadar gördüğü, kadının eşitliği için yapılan en görkemli gösteri," diye haber verir. Fakat bu grev Amerikan yönetimi tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış ve 129 dokuma işçisi kadın katledilmiştir. "8 Mart 1857" eylemi, kadınların tarihteki ilk kitlesel grevi olarak yerini almıştır.
Bir zamanlar konuşmacı kürsüsüne korka korka çıkan Clara Zetkin, artık birçok saflarda korkulan, uzlaşmak bilmeyen bir savaşçıdır. Onun için en büyük darbe 1908'de (bu yıldan itibaren nihayet kadınlar da partilere üye olabilecektir) yönetime seçilmemesidir. Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Fransız Mchring gibi partinin sol devrimci kanadına aittir.
Alman kadın hareketlerinde de "ılımlılara" saldırır Clara Zetkin. 1905 yılında "Anneleri Koruma Derneği"ni kuran Helene Stöcker ile arkadaş olur. Helene Stöcker evlenmeden anne olanlar için de hamileliği önleyici korunma ilaçlarının serbestçe dağıtımını ve kürtajın yasallaşmasını talep etmektedir.
Anaları Koruma Derneği, Alman kadın dernekleri birliğine kabul edilmez. Kadın hareketleri arasında, "ılımlılar" cinsel sorunlar karşısında çok çekimser davranırlar. Helene Stöcker ve Clara Zetkin bu tavrı yargılarlar. Bu iki kadının dostluğu Clara Zetkin'in ölümüne kadar sürmüştür.
Clara Zetkin 1929-1931 arasında yılın sadece bir kısmını Almanya'da geçirirken (diğer kısmını Rusya'da geçirir) kendisini sürekli ziyarete gelen nadir kişilerden biri Helene Stöcker'dir. Son ortak çalışmaları 1932'de Amsterdam'daki savaşa karşı yapılacak kongrenin ön hazırlıkları olur.
Daha 1912 yılında Clara Zetkin uluslararası sosyalistler kongresinde, Basel'de dünya kadınlarını barışın korunmasına aktif olarak katılmaya çağırmıştır. Son ana kadar Eşitlik dergisinde de yaklaşan savaş felaketine karşı savaşır. Savaşın sürdüğü 1915'te Almanya'da illegal olarak bir manifesto yayınlar: "Savaşı Bırakın!" "Vatana ihanete teşebbüs"ten tutuklanır. Serbest kalır kalmaz, savaşa karşı yasadışı mücadeleye devam eder. En ağır darbeyi yiyinceye kadar: Parti yönetimi Eşitliksin redaksiyonunu elinden alır. 60 yaşındaki Clara Zetkin yeni bir başlangıç arar.
"Her şey beni Rusya'ya çekiyor. Rusların arasında yeni vatanımı buldum, politik açıdan, insanlık açısından, onların arasında sonuna kadar çalışmak ve savaşmak istiyorum."
Bunu 1917'de Rus işçi ve köylüleri Çar'ı devirdiklerinde yazmıştır. Lenin'le uzun konuşmalar yapar ve bunları Lenin ile Anılar kitabında yayınlar. 1920'de Alman parlamentosunda yeni kurulan Komünist Parti'nin baş adayı seçilir. Komünist Enternasyonal'in kadınların çalışma hayatıyla ilgili temel esaslarını hazırlar.
Ölümünden bir yıl önce, 75 yaşındayken hâlâ Berlin'deki Alman parlamentosunun kürsüsünden faşist tehlikeye karşı hararetli bir konuşma yapmıştır.
Fransız ozan Louis Aragon, Basel Çanları romanında Clara Zetkin'in toplum karşısına çıkışını -başlangıçta topluluk karşısında konuşmak zorunda kalmaktan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmamış olan bir kadının konuşma tarzını- bu cümlelerle anlatır :
"Konuşuyor. Tek başına bir kadın gibi değil, kendisi için büyük bir gerçeği bulmuş bir kadın gibi... Daha çok bir sınıfa ait tüm kadınların ne düşündüğünü ifade etmek için, tüm diğer kadınlar için varolan bir kadın gibi konuşuyor. Düşünceleri baskı altında tutulan bir sınıfın ortasında, düşüncesi baskıya rağmen gelişmiş bir kadın gibi konuşuyor. Binlerce ve milyonlarca kadın onunla aynı şeyi söyledikleri için, ne söylüyorsa doğru. O yarınların kadını; ya da ifade etme yürekliliğini gösterirsek: O bugünün kadını."
Her kadın doğuştan emekçidir. 'Emekçi Kadın' kadınlar arası sınıf farkıdır ki ben böyle bir sınıfa dahil değilim. Benim sınıfım belli, ben kadınım :) ve doğuştan emekçiyim zaten.
önceikle siz değerli kadınlarımızın gününü, herşeye rağmen kutlamak isterim, her ne kadar siz "al sizin olsun" demiş olsanız bile. ancak değinmek istediğim bir nokta var. şiirinizde de belirttiğiniz gibi kadınlar bazı hayvani erkekler tarafından dövülmekte, pataklanmakta ve olmayacak muamelelere maruz bırakılmaktadır. ben onları bir tarafa bırakıp da öz eleştirinizi yapmak isterim. kadınlarımız, kutsallarımızdır, ancak kadınların da kendileriniz bilmelerini kendilerine verilmiş kutsal değerini farkındalılğında olmalıdırlar. birkaç kuruşa reklam, filmlerde mal konumuna düşmesinler, iffetlerini, namuslarını her durumda korumasını bilmelidirler, zaten dediğiniz gibi kendini bilmez erkekler tarafından eziliyorlar, bari kendi kendilerini ezmesinler, bir erkek olarak bu durumdan çok rahatsızım, saygılarımla.. Esma Hanım...
çok güzel özetlediniz bazı erkekler ve bazı kadınlar diye.. ancak bazı dışında kalan erkekler yani bunlardan biri olan ben hem erkeğin ezici üstünlüğüne hemde kadının sömürülmesine karşıyım. siz ve sizin gibi kadınların hemcinslerinize bu yönde de sahip çıkmasını bekliyoruz. saygılar
Kızını dövmeyen karısını dövsün demiş Atalarımız...
Ya da " karının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyecen" demiş...
Bir atasözümüzde de..." karının iyisi üç ay yaşar" der..
Biri de " yangında en son kurtarılacak " yazar..
Yazar da...
Haklı olarak..
"istemiyorum
bu özel günü
alın sizin olsun…" yazar..
Yok öyle yağma ...
Cenneti anaların ayaklarının dibine seren dinin müntesipleri olarak...
Annelerimizi ve istikbalde anne olacakları ve olamayacakları da...
başımızın üzerindeki yerlerinde ağırlarız biz her gün...
O değil de...
Her gün bayram bize...