SÖZ HATIR YÜZ SATIRNe kadar da yakıştı özgürlüğe esaret Ruhum azat olmaya gösteremez cesaret Melek yüzlüm diline tattırmadan amanı Gelmek için yanına aşacağım zamanı Az kaldı yollarımı bekle gözleri safir Çıkacak hayatından hasret denen misafir Gün sayarken canına katmak için bu canı Her şafakla artıyor gönlümün heyecanı Sevdasına yandığım yüreğime ram oldu Ağlayan gözlerime uykular haram oldu Yaşamadım ömrümce yokluğun gibi afet Sabrımda ihtişam var özleminde zarafet Sebebini arayan şiirlerim asılsız Öylece seviyorum nedensiz ve nasılsız Vefalıdır hayalin saçar içime neşe Aydınlatır dünyamı muhtaç etmez güneşe Cemalini görmeden kabuk tutmaz bu yara Dost bildiğim geceler dönmüş iken ağyara Aşktan nasip almayan yirmi birinci asır Bu asırda bu sevda yalnız bize münhasır Sevginin istediği sadakat ise eğer Kollarında bir değil bin can vermeye değer Kaybetmişim kendimi bakışınla o anlık İstikametin hariç bütün yollar karanlık Bu gece sabaha dek sayıklayıp ismini Görmeyi arzuladım bir defacık cismini Hadi gülmeye başla bahtımın beyaz gülü Kaldı seksen yedi gün kapılarım sürgülü Ayrılığın elinde arzular kaldı yetim Tastamam ödenmiştir vuslatına diyetim Mahreminden ruhumu önce gözlerin vurdu Kopardı beni benden sonsuzluğa savurdu Dualar ediyorum gözyaşımla aklanıp Tüketirim ömrümü düşlerine saklanıp Yeter artık ellerim gözyaşlarını silsin İçimde sessizliğin gürültüsü kesilsin Yokluğunu düşünmek dibi olmayan kuyu İliklerime kadar hissettirir korkuyu Kurudum okyanusta damla damla azaldım Yüreğine aktıkça hazdan öte haz aldım Şefkatinle sar beni varlığımın ecesi Yine koynunda geçsin ömrümün son gecesi Sandığımdan da zormuş sensizliğe alışmak Beyhudedir gönlümü avutmaya çalışmak Ne zaman kalemimi alıversem elime Hüzünlere bulanır yazdığım her kelime Sensiz geçen günlerin hesabıyla göz nurum Nefes nefes gurbette örselenir onurum Bundan böyle değişmez ikimizin de arzı Beklemek bir ibadet sabretmek onun farzı Delilik değil aklın zincirlerini kırmak Her haliyle dünyaya sevdiğini haykırmak Sen içini ferah tut sönse gözümün feri Olacağım aşkının nöbetteki neferi Bekliyorsun derdine dertten deva umanı Ciğerlerime dolsun yangınının dumanı Kıymet bilen sultana kurban edilmek erdem Emir buyur sultanım İsmail’inim her dem Günler uzun geliyor saatler aynı amma Peygamber ocağında zaman neden muamma Halet-i ruhiyemi anlamaz olur arif Aşkı benim gözümle edemedikçe tarif Ne iltifat gerekir ne de başka bir yorum Ben seni Allah için tertemiz seviyorum Sana doğru çizmişim kayar mı hiç ekseni Gönlümün sarayında barındırdım tek seni Senelerce aşkının izlerini aratmış Kadir Mevla’m tek ruha iki beden yaratmış Katlanarak sürüyor yüreğimin ağrısı Kavuşsak da biter mi vuslatına çağrısı Heves olsa geçerdi ben kendimden eminim Bozulmayacak gülüm mahşere dek yeminim Sensiz tek saniyemi edebilseydim kaza Düşünsene gençliğim döner miydi enkaza Kaynağısın huzurun hayatımın ereği Şiirlerim sadece şükranımın gereği İsteyerek geçmişiz sevenlerin safına Muradımız kalamaz hasretin insafına Fazla söze hacet yok ruhum ruhunu tanır Tarifine yeltenen kelimeler utanır Artık tehdit ederken titreme var sesinde Zira vuslat bıçağı hasretin ensesinde Elbette kırılacak zamandaki bu inat Eğer sevgi üstüne kurulduysa kâinat Aklım fikrim hep sende uzağındayım fakat Her an yalnızlığıma ediyorsun refakat Bak işte engelleri sabredip aşıyorum Her hücremde aşkının izini taşıyorum Yokluğun için için kavursa da özümü Yine yanmakta buldum aradığım çözümü Rabbimizin izniyle çözülecek bu düğüm Gerçeğe dönüşecek rüyalarda gördüğüm Şairimsin diyorsun taşar durur bu ırmak Kolay mı hislerimi bir beyite sığdırmak Hece hece okuyup gözlerinde âlemi Miadı doldu deyip kıracağım kalemi Böylelikle bitecek kelimeler oyunu Zaten kaç şanssız gördü kudretimin boyunu Tamamlandı inşallah beğeneceksin diye Sana layık olmayan yüz satırlık hediye İsmail Koray Şimşek 28 Ekim 2010 ŞIRNAK |