AKÇAY - EDREMİT
AKÇAY - EDREMİT
" Balıkesir ve yöresine " Güneş doğalı henüz bir saat , Ya olmuş , ya da olmamış . . . Kumsal tenha , deniz daha karışmamış . . . Suları yara yara her günkü gibi , Gelir Körfez ’ den bir tekne … Pat … Pat …Pat . . . " Haydi taze balık !...Taze balık ! … Sardalya , barbun , palamut , Abla ! . . . Hepsi ızgaralık ! . . ." Der demez , nerden çıktıkları bilinmez , Toplanır çevresine kalabalık . . . . . . El açıp dilenen yok kıyılarda , Herkes onuruyla çalışır , olsa da darda . . . İşte ! . . . Orta yaşlı bir hanım , kumsalda Şişe toplar , kararlı adımlarla . . . Bir başka özürlü genç , geçer arada , Oldukça ciddî , özenli bakışlar atar , Biriken öteberiyi , hurdacıya satar . . . İşte gözlediğim bu çalışkan insanlar , Kiminin dışını , kiminin içini yakar . . . …. Canlı adımlarla çıktı burundan , Kutudaki gıdaları , tümü korumalı ; Kıyıların suyundan , kumundan . . . Adımları gibi canlı , sesi de , Duyuldu çağrısı birden çevrede : " Balkesir unundan , Akçay ’ ın suyundan , Yeni çıktı fırından , Domatesli , biberli , peynirli , Kumrular . . . Vaz geçilmez tadından . . . " . . . Biraz sonra gelir sekerek , Elinde bir sepet , gülerek : " Çiğ börek ! . . . Çiğ börek ! . . . Var mı yemeden , kumsalı terketmek ? " …. İkindi sırası , gölgeler uzar , Sıcak artar , Güneş sanki irileşir , Sevecen bir satıcı yavaşça ; Çevresine seslenir ; " Taze misir ! . . . Sütlü misir ! . . . Öz gıdanı ye , yabancıya olma esir , Çıkardığı gürültülere aldırma sakın , O senin içinde , sağlığın için güreşir ! . . . " … Elinde sehpası , başında tablası , Duyulur ta uzaktan sesinin yankısı : " Susamlı simit !. . .El yakar ! " Duyan , gören kişinin , Elinde olmaksızın ; Hemen başlar acıkması . . . . . . Üstlerinde canlı renklerde giysiler , Birbirinin ardından sessizce gider , Yayladan henüz , çıkagelmiş Yörükler . . . " Dalından taze koptu , taze geldi " der , "Erikler , tüysüzler , sepetteki yemişler . . ." . . . Deniz dingin de olsa , coşsa da dalgası , Yanaşır gözü pek , balıkçının takası , " Balık ekmek ! . . . Balık ekmek iki lira ! . . . " En seçici kişilere bile açıktır sofrası . . . .. . . Gün ışıdığından beri deniz , Çarşaf gibiydi bir bilseniz , Saat ikiden sonra değişti birden , Güneş kavuşmak üzere , düzelmedi henüz . . . İşte bir adam , adamın elinde çan , Kamburu çıkmış , önlüğü tertemiz , Omuzunda sepeti , pırıl pırıl ışır, O , yorgun adımlarla size yaklaşır ; " Elma şekeri ! . . . Elma şekeri ! . . . Çocuklara kadar bir çağrı ulaşır . . . . . . . Denizdeki giysiler , geçmiş güneşin yedi rengini , Kimi baştan ayağa kapalı , saklar tenini , Kimi otuzlu yılları yansıtır , kimisinde bikini , Ama hepsi kendi dünyasında , keyifli , Asla yakınmaz Akçay , dışlamaz bir tekini. . . . . . Hele çocuklar ! . . . Hele çocuklar ! . . . Kiminin boynunda şişme botlar , Kimi kumlarda kaleler yaparken , Kiminin ellerinde çeşitli oyuncaklar . . . Sorarım size Akçay ’ daki konuklar ! Onlardan daha mutlu , başka kimler var ?. . . Onlarla gelir Akçay ’ a bahar , Onlarla Yaz ’ ın tadı uzar , Onlarla aydınlanır karanlıklar . Su ve Sevgi Beldesi Akçay ; Çocukların coşkusu ile sürer gider , Dilerim sonsuza kadar . . . Dilerim sonsuza kadar . . . Nevzat Bilgiç “ Sıla Benim Gurbet Benim – Memleketime Şiirler “ İsimli kitabımdan |