SÜRGÜN !
Zamansız yüzünde patlayan acı bir sille
Ne yaşı vardır ne başı acımasızlığın Karanlık zemine düşene kadar Bütün güvercinlerini uçurursun gök yüzüne bir bir umutların Turnaların kanatlarına bağladığın özlemlerin Hayata barış için uzattığın zeytin dalın Farkında olmadan bir anda tükenen tüm pembe hayallerin Aslında sen hep kırmızının rengini gül karanfil gelincik bilirdin Kan kırmızı değildi gözlerin Ne gündüzlerin aydınlığı senin elinde Ne de gecenin örtüsü siyah Yalnızca bir hayaldin aklındaki renkler gibi Kahve rengi deyildi toprak / rengi Milyarlarca sorudan oluşan Bir ben bağırıp durdu içinde nedenlerin İlan edilecek hiç birşey yoktu aslında Ne cevaplar cevap Ne sorular soruydu İsyanları koparıp atsan Yada atmasan ne için yada kimin için Yalnızca senin için farkediyordu Sustun Sessizliğin içinden kulağına ses gelene kadar Göz yaşın niye vardıki senin ağladın Arslan güçlü deyilmiş dişisinden kaçar Timsah su aygırından Fil sıcaklara dayanıksız karıncadan O yüce dediğin dağlar patlıyor ortasından Denge zayıfmı ? Yada güçlümü acaba ? Artı eksimiydi bütün kutuplar En kötü belgesel bizimkiydi aslında Ne dağlar ne timsahlar bir birini yiyiyordu bizim gibi Hani akıl denizdeki kumlar kadar çoktu ? Biz en kötü belgeseliydik hayatın Bizim için ne sıcak ne soğuk Aklımızda göç yoktu Sürüldük sürüklendik ! Sürgün edildin ! |