gidiyorsun...
gidiyorsun…
yüzyıllık bir ağaç kökünden sökülür gibi… denizin mavisi siyaha çalar gibi… tüm tebessümleri bir sandığa kitler gibi… gidiyorsun.. gidiyorsun… sokak lambaları altında ağır ağır kaybolan gölge gibi… gözümden süzülüp düşen bir damla yaş gibi… namludan çıkan kör bir kurşun gibi... gidiyorsun.. gidiyorsun… ciğerlerime acı bir duman doldurur gibi… bir ömrü üstüme devirir gibi… penceremdeki tüm güvercinleri uzaklara uçurur gibi… gidiyorsun.. gidiyorsun… kalbimi bir jiletle parçalar gibi… açıkta kalmış tüm yaralarıma tuz basar gibi… umutlarımı kurşuna dizer gibi… gidiyorsun.. gidiyorsun… bir anne çocuğunu cami avlusuna terk eder gibi… istasyondan ayrılan son tren gibi… hiç dönmeyecek bir yolcu gibi… gidiyorsun.. gidiyorsun… yankılanmadan duvarlarda son haykırışlarım kurumadan yanaklarımda son damlalarım düğümlenemeden boğazımda son sözcüklerim gidiyorsun işte… gidiyorsun işte... ve ben öylece bakıyorum ardından son savaşını kaybetmiş bir komutan gibi… düşünceli… mahzun… ağlamaklı… ve yenik… |