Salıncak
ne bulut var ne sis
gece nefis gökyüzü gökyüzü değil çocukk yüzü yıldızları sonra sayarız.. bak bak! ay salıncak gibi.. davetkaar.. -hadihadi!.. diyor, atlayın koca kocaman iki çocuk oluverip sevinerek kikirdeyerek oturuveriyoruz hilalin kucağına bir koşuda Tanrı bizi sallıyor.. UUÇÇ.. TUU... UUUÇÇ.. TUUU..... samanyolunun bir ucundan bir ucunaaa... ikimiz uçmuyoruz da, içimiz uçuyor sanki.. UUUUÇÇ.. TUUUU.... biz kikirdedikçe.. Tanrı hem seviniyor.. hem daha hızlı sallıyor.. UUUUUUUÇÇÇ.. TUUUUUUU... ikimiz uçmuyoruz da, üçümüzz uçuyoruz sanki.. hani düşmemizden değil de sırrını göreceğimizden korkmasa salllayacak taa sidret-i müntehanın ötesine kadar.. UUUUUÇÇÇ....... bakınız; şiir miir yazarım amma ne şairimdir ne yalancıyımdır.. bakın ne yaptık; ay sallandıkça n’olacak? malum, denizler şallak mullak.. yatları, kaçak yalıları, aşk gemilerini boşşverin de, Ütopya’ya yolcu götüren kayıklarla balıkçıları düşündük de, salıncak keyfimizden vaz geçtik.. iki sevgili elele.. ........e gittik... |