,Sen! kahrolası sevdam, bırak artık yakamı’ Diyemiyorum neden, tam içimden gelerek? Bu demde aşk, ya Râbbi, kuluna bir şaka mı? Sevinemiyorum ben, tam içimden gülerek
Bu aşk hiç bitmesin hiç; kalpte lâyezâl olsun Kabirde aşktan sorsun, o Kirâmen Kâtibîn Bir cevâb veremezsem, dillerim de lâl olsun Korlarda kılsın Soner, bin salât’ul-evvâbin
Bu aşkımın sonuna, koyduğum bir virgüldür Yüce Mevlâ koymamış, noktasını, cânânım! Şu cihânda nâmımız, hep gül ile bülbüldür Bülbülün kurban olsun, sana, rûh-i revânım!
Sen açınca yamaçta, bütün çiçekler soldu Bütün bulutlar sana, birtek sana! ağlıyor Düşen damlalarıyla, kupkuru çöller doldu Akan dereler sana, birtek sana! çağlıyor
Nârin yaban çiçeğim! yaklaştı vakt-i gurûb Güneş vedâlaşıyor, sessizce her varlıkla Elvedâ diyemiyor, diyemiyor! bu meczûb Yüzüne bakıp bakıp, duruyor şaşkınlıkla
Evet, işte bu gündür, son görüşüm güneşi Sen ağlayacak mısın, hıçkırarak rüzgâra? Bir daha gelmez, inan, bu bülbülün bir eşi Koyup da gideyim mi, dünyayı ah û zâra?
Soner Çağatay 11 Aralık 2010 / Wuppertal^
Kelimeler: Lâyezâl: Ebedî
EVVABİN NAMAZI Yazar: İslam Fıkhı Ansiklopedisi, 00-0-0000Akşam namazının sünnetinden sonra kılınan altı rekâtlık gayr-i müekked namaz. Evvâb, faal vezninde ism-i fâildir, günâhları terk ve hayırlı işler yapmak sûretiyle Allah`a dönen demektir. Çoğulu Evvâbin`dir. Evvâbin namazı, Allah`a çok itaat edenlerin namazı demektir. Ashab-ı kirâmdan Zeyd b. Erkâm, kuşluk vakti birtakım insanların namaz kıldıklarını görmüş de; "Bu adamlar pek âlâ bilir ki, bu saatten başka zamanda namaz kılmak, daha faziletlidir. Çünkü Resulullah (s.a.s.), "Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zaman kılınır" buyurmuştur" (Müslim, Salât, 19).
Zeyd b. Erkâm, başka bir rivâyetinde şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.s.) Kûba`lıların yanına gitti. Vardığında, onlar namaz kılıyordu. Allah elçisi, onlara, `Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zamandır` buyurdu" (A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercümesi ve Şerhi IV, 2132).
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YABAN ÇİÇEĞİM (6) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YABAN ÇİÇEĞİM (6) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Daha önce birçok şiirini okuduğum ve kendimce görüşlerimi ifade etmeye çalıştığım sayın Çağatay’ın öne çıkan (olumsuz eleştiri konusu olmaya aday) önemli özelliği şiirlerinde kullandığı dilin Türkçe dışındaki ( Arapça ve Farsça ) kelimelerden oluşmasıdır kanaatimce. Elbette zaman zaman kullanma durumunda olduğumuz Tükçe dışındaki kelimeler olacaktır ve bunlar bazen çok da güzel yakışmaktadır ama, bir şiiri altındaki açıklamalar ya da sözlük yardımıyla okuduğumuzda doğrusu kendimizi tam veremeyeceğimizi ve algılamalarda bazı kopukluklar yaşayacağımızı düşünüyorum.
Bu şiir bu yönüyle çok zorlamıyor okuyanı bence…
Kişiden kişiye değişebilecek, sözlükten sözlüğe farklı uygulamaların olduğu şapka ve imlâ konusuna değinerek polemik ve farklı tartışmalara zemin hazırlamak istemiyorum. Daha çok şiirin şiirselliği ile ilgilenerek bakış açımız yansıtmayı daha uygun görüyorum.
Öncelikle, şairin mısraa hâkim bir görüntü sergilediğini, mısraın peşinden sürüklenmediğini, sevk ve idarenin kendinde olduğu bir görüntü sergilediğini görüyoruz bu şiirde.
7+7 hece ölçüsü için seçilen çapraz kafiyenin bu formata en uygun kafiye örgüsü olduğunu, kullanılan kafiyelerin tam kafiyeler olması yanında göze ve kulağa bıkkınlık verenlerden olmadığını düşünüyorum.
Şiirde tekrar gibi görülen bazı kelimeleri vurgu anlamında başarılı bulduğumu (Bütün bulutlar sana, birtek sana!.., Akan dereler sana, birtek sana!, Elvedâ diyemiyor, diyemiyor!.., Yüzüne bakıp bakıp, duruyor…) “birtek” in yazılışının “ bir tek “ şekliyle olmasının doğru olduğunu düşünüyorum.
İlk kıt’adaki etkili girişten (Sen! kahrolası sevdam, bırak artık yakamı ) sonra gelen ikinci mısra çok yerinde görünürken dördüncü mısraın hem mısra başı kafiye görüntüsü ve redif( miyorum)hem “ neden / ben “ ile kafiyeli hem mısra sonu kafiyesi ( gelerek / gülerek) hem de redif / nakarat ( tam içimden) ile uyum içinde olmasına gerek var mıydı? Bence yoktu. Sözü kalıp kıskacından kurtarıp daha özgür bırakmanın sanki daha uygun olacağını düşünüyorum.
Hece şiirine yatkın, şiiri bilen bu kalemin biraz daha şiire zaman harcaması çok daha güzel şiirlerini okumamıza vesile olacaktır.
İnanıyorum… Eyvallah!
( “ Evvâb ” kelimesinin ism-u fâil olmasından çok bana sanki “ Camit isim ” (türememiş isim) gibi geldi. Eğer mâzisi ve müzârisi yoksa ( henüz bulamadım) öyle olması daha muhtemel. Evvâbun / evvâbûn Namaz kelimesi (salat) müennes bir kelime olduğu için kelime de müenneslik takısı alarak; Evvâbin / evvâbîn Şekliyle zikredilmiştir diye düşünüyorum. ( bu konuyu iyice araştırmak gerekiyor)
Eleştiri buna denir. Bundan çok faydalandım. Size bu emeğinizden dolayı çok teşekkür ediyorum. On yıldır Almanya'da yaşayan biri olarak, Türkçe'den hem yazma ve konuşma bakımından hayli uzak kaldım. Bu durum şiirdeki kelimelerin yazılış şekillerinde ( bir tek , gibi) ortaya çıkıyor. Bu kelimede bayağı tereddüt ettim. Bu durumu izale etmek için interneti kullanıyorum. Bu da bazen yanıltıyor. Daha önce söylediğim gibi, şiirde yeni olduğum için, şiir tekniği açısından hatalarımın farkındayım. Şiirlerde hata yapmamın en büyük sebebi, şahsi hayatımdaki sorunların buna tesiri olmasıdır. Şahsen şiirlerimin iyi olduğunu hiç düşünmedim. Bu yüzden kusursuz demek mümkün değildir. Şiirlerime değer vermeniz ve böyle bir yorum yazmanız beni mutlu etti.
Hatalarımı gösterenlere çok teşekkür ediyorum, özellikle de size.
Eleştiri buna denir. Bundan çok faydalandım. Size bu emeğinizden dolayı çok teşekkür ediyorum. On yıldır Almanya'da yaşayan biri olarak, Türkçe'den hem yazma ve konuşma bakımından hayli uzak kaldım. Bu durum şiirdeki kelimelerin yazılış şekillerinde ( bir tek , gibi) ortaya çıkıyor. Bu kelimede bayağı tereddüt ettim. Bu durumu izale etmek için interneti kullanıyorum. Bu da bazen yanıltıyor. Daha önce söylediğim gibi, şiirde yeni olduğum için, şiir tekniği açısından hatalarımın farkındayım. Şiirlerde hata yapmamın en büyük sebebi, şahsi hayatımdaki sorunların buna tesiri olmasıdır. Şahsen şiirlerimin iyi olduğunu hiç düşünmedim. Bu yüzden kusursuz demek mümkün değildir. Şiirlerime değer vermeniz ve böyle bir yorum yazmanız beni mutlu etti.
Hatalarımı gösterenlere çok teşekkür ediyorum, özellikle de size.
Sen açınca yamaçta, bütün çiçekler soldu Bütün bulutlar sana, birtek sana! ağlıyor Düşen damlalarıyla, kupkuru çöller doldu Akan dereler sana, birtek sana! çağlıyor
Muhtesem bir siir,yorumda bir o kadar yürekten duygu dolu.Siirlerinizin takibindeyim dost kalem.Saygi ve selamlarimla
Evet, işte bu gündür, son görüşüm güneşi Sen ağlayacak mısın, hıçkırarak rüzgâra? Bir daha gelmez, inan, bu bülbülün bir eşi Koyup da gideyim mi, dünyayı ah û zâra?
hocam kalemin var olsun çok güzel şiirdi.. saygılar...
Çok güzel bir şiir okudum. Bu satırlara ilham olan kişi eminim çok muhteşem ve güzel biridir. Yoksa dostum Soner bu satırları nasıl yazabilirdi. Yazana da yazdırana da selamlarımla. Şiir görülmeyen ve uzakta olan sevgiliye yazılır.
Sevgili şairimi canı gönülden kutluyorum.Yürek dizelerin mısralarda can buluyor sevgili soner.Yürekten kutlarım bu güzel mısralarda yansıyan sevgi dolu yüreğini.Kızımıda tebrik ediyorumki seni böylesine besleyen bir kaynak gibi sevda aşılamış yüreğinin başına.Dilerim mutluluklar yuvanızdan uçmasın. N,ce güzel satırlarda buluşmak dileğimle...
Dörtlükler çok yakışmış size.Meramınıuzı daha belirgin anlatıyorsunuz ve daha saglam basışlar çıkıyor ortaya.Yüreginize saglık.Kutlarım.Zevkle okudum.Her zamanda okumak isteri.
Bu şiir bu yönüyle çok zorlamıyor okuyanı bence…
Kişiden kişiye değişebilecek, sözlükten sözlüğe farklı uygulamaların olduğu şapka ve imlâ konusuna değinerek polemik ve farklı tartışmalara zemin hazırlamak istemiyorum. Daha çok şiirin şiirselliği ile ilgilenerek bakış açımız yansıtmayı daha uygun görüyorum.
Öncelikle, şairin mısraa hâkim bir görüntü sergilediğini, mısraın peşinden sürüklenmediğini, sevk ve idarenin kendinde olduğu bir görüntü sergilediğini görüyoruz bu şiirde.
7+7 hece ölçüsü için seçilen çapraz kafiyenin bu formata en uygun kafiye örgüsü olduğunu, kullanılan kafiyelerin tam kafiyeler olması yanında göze ve kulağa bıkkınlık verenlerden olmadığını düşünüyorum.
Şiirde tekrar gibi görülen bazı kelimeleri vurgu anlamında başarılı bulduğumu (Bütün bulutlar sana, birtek sana!.., Akan dereler sana, birtek sana!, Elvedâ diyemiyor, diyemiyor!.., Yüzüne bakıp bakıp, duruyor…) “birtek” in yazılışının “ bir tek “ şekliyle olmasının doğru olduğunu düşünüyorum.
İlk kıt’adaki etkili girişten (Sen! kahrolası sevdam, bırak artık yakamı ) sonra gelen ikinci mısra çok yerinde görünürken dördüncü mısraın hem mısra başı kafiye görüntüsü ve redif( miyorum)hem “ neden / ben “ ile kafiyeli hem mısra sonu kafiyesi ( gelerek / gülerek) hem de redif / nakarat ( tam içimden) ile uyum içinde olmasına gerek var mıydı?
Bence yoktu. Sözü kalıp kıskacından kurtarıp daha özgür bırakmanın sanki daha uygun olacağını düşünüyorum.
Hece şiirine yatkın, şiiri bilen bu kalemin biraz daha şiire zaman harcaması çok daha güzel şiirlerini okumamıza vesile olacaktır.
İnanıyorum…
Eyvallah!
( “ Evvâb ” kelimesinin ism-u fâil olmasından çok bana sanki “ Camit isim ” (türememiş isim) gibi geldi. Eğer mâzisi ve müzârisi yoksa ( henüz bulamadım) öyle olması daha muhtemel.
Evvâbun / evvâbûn
Namaz kelimesi (salat) müennes bir kelime olduğu için kelime de müenneslik takısı alarak;
Evvâbin / evvâbîn
Şekliyle zikredilmiştir diye düşünüyorum.
( bu konuyu iyice araştırmak gerekiyor)