MASAL 2-II
Demiş ki küçük oğul “ sevgili kardeşlerim
Birleşerek gitmeli şimdi ardından devin Şu an yaralı ama elbet iyi olacak, Kızıl elmayı gelip yine bizden alacak.” ……………………………………………………….. Düşünmüş kardeşleri, söylemişler haklısın Bu devin arkasından yapmalıyız bir akın Anneleri ağlamış demiş ki “Evlatlarım Yalvarırım gitmeyin bizleri bırakmayın İçimdeki his diyor kötü şeyler olacak Korkuyorum sizleri o zalim dev alacak.” Küçük oğul demiş ki “Sevgili anneciğim Ağabeylerim gelmese dahi ben gitmeliyim. Bu korku ve telaşla yaşayamam bir ömür. Devden kurtulmalıyım olmalıyım tam özgür. Yine padişah babam ağlasın mı her sene Bu cennet gibi ülkem girmesin mi güvene” Annesi razı gelmiş demiş “Selamet gidin İnşallah sizi bana kavuşturur ya Rab’ bim Siz gidince, gözlerim hep yollarda kalacak. Gözyaşlarım, sizleri görmeden durmayacak” Üçkardeş çabucak giymişler pusatları Seyisler de hazırlayıp, getirmişler atları Binmişler en nadide atlarının üstüne Düşmüşler yalın kılıç kötü devin izine Devin kan izlerinden at sürüp seğirtmişler. Yorulmadan durmadan gece gündüz gitmişler. Karlı dağları aşıp yem yeşil çayırlardan Bazen taşlı yollardan bazen de bayırlardan Az gitmiş uz gitmişler, derelerden geçmişler Pınarlardan buz gibi billur sular içmişler. Neden sonra bir çöle ulaşmış kan izleri Bu çöl yaşatıyormuş büyüleri gizleri. Kızgın çölde günlerce aç susuz yol almışlar Sonunda yerde duran büyük bir taş bulmuşlar. Kaldırmışlar ki taşı altı bir kör kuyudur Büyük oğlan söylemiş “belki dibi suludur”. Büyükçe bir taş alıp kuyuya bırakmışlar. İçinden ne bir ses nede seda duymuşlar. Büyük oğlan beline kalın bir ip bağlamış İki kardeşi onu aşağıya sallamış. Derinlere indikçe korku sarmış gözünü Öyle bir haykırmış ki kayıp etmiş özünü “Vay çatladım patladım” diyerek basmış nara Diğer kardeşler onu çekmişler yukarıya. Ortancıl oğul demiş “Şimdi bendedir sıra Başarmalı bu işi kavuşmalı huzura” Sonra oda beline kalın bir ip bağlamış İki kardeşi onu aşağıya sallamış. Derinlere indikçe korku sarmış gözünü Öyle bir haykırmış ki kayıp etmiş özünü “Vay çatladım patladım” diyerek basmış nara Diğer kardeşler onu çekmişler yukarıya. Küçük oğul çaresiz almış ipi eline Bir ucunu bağlamış sıkı sıkı beline “Beni salın kuyuya ama sakın çekmeyin Çatlasam Patlasam da aman ha dinlemeyin Bu kuyunun dibinde neler var bilmeliyim Ne olacaksa olsun orayı görmeliyim” İki kardeşi onu sallamışlar kuyuya Kanatlanmış kuş gibi bilinmeyen dünyaya Derinlere indikçe korku salmış gözünü Korkusunu unutmuş hatırlamış sözünü. İndikçe bitmiyormuş ne derin bir kuyuymuş. Kötü bir nem kokusu bir damlacık su yokmuş. İpin sonu gelmiş ama ulaşmamış dibine, Çözmüş ipi belinden yol etmiş kaderine. Aşağıya düşerken hatırlamış her şeyi Gözlerinin önünden geçmiş kısacık ömrü. Düşüyorken aşağı sağa sola çarparak Adeta rüzgârlarda savrulur gibi yaprak. Gayet bitkin ve yorgun kuyu dibine varmış Kayıp etmiş kendini derin uykuya dalmış Neden sonra uyanmış bakmış ki kuyudadır. Gözlerini ovuşturmuş sanmış ki rüyadadır. Kuyunun üç tarafı kalın yağlı bir duvar Sadece bir yanında büyükçe bir kapı var. Yavaş yavaş doğrulmuş kapıya doğru gitmiş Kapının tokmağını ileriye ittirmiş. Birazda aralıkmış açmış içeri dalmış, Kapının arkasında büyük bir avlu varmış. Avlu gayet genişmiş kenarında bir sunak Tam ortasında ise üç katlı hoş bir konak. Konağın kapısı da hem büyük hem açıkmış Küçük oğul yavaşça merdivenlerden çıkmış. Merdivenin sonunda büyük bir salon varmış Salonun kapısından içeri doğru dalmış. Bakmış ki orta yerde bir güzel huri durmuş Huriye” devin yeri neresi” diye sormuş. Huri işaret etmiş “Demiş yukarı çıkın Devin yarası ağır uyandırmayın sakın Uyanırsa hırsından seni hemen parçalar Başını keser atar derinden davul çalar” “Tamam “demiş sessizce ikinci kata çıkmış Orada da oldukça büyük bir salon varmış Bakmış ki orta yerde bir güzel huri durmuş Huriye “Devin yeri neresi” diye sormuş Huri işaret etmiş “Demiş yukarı çıkın Devin yarası ağır uyandırmayın sakın Uyanırsa hırsından seni hemen parçalar Başını keser atar derinden davul çalar” “Tamam “demiş sessizce üçüncü kata çıkmış Orada da oldukça büyük bir salon varmış. Bakmış ki orta yerde bir güzel huri durmuş Hurinin dizlerinde yaralı dev uyurmuş. Huri bakmış oğlana gözlerine yaş dolmuş Küçük oğul huriye yüreğinden vurulmuş. Davranmış kılıcına öldürmek için devi Kız demiş ‘’O kılıçla öldüremezsin devi. Şu duvardaki kılıç onu öldürür ancak Ne olur kurtar artık beni devden çabucak’’ Oğlan duvara gitmiş kılıcı hızla çekmiş Kılıcın hışırtısından bütün konak inlemiş. Dev gözlerini açmış demiş “Neler oluyor? Bu ses de neyin nesi sandım ki yer oynuyor” Dev kendine gelmeden oğlan kılıcı çalmış Kötü devin başını bedeninden ayırmış. Kız sevinçten ağlamış şükretmiş Yaratana Sonra koşarak gelmiş sarılmış kahramana. Demiş “Sağ ol yiğidim çok kötü günler gördüm, Her gün yüzlerce kere öldüm öldüm dirildim. Günler bir bir geçtikçe bitiyordu umudum Şimdi şükürler olsun sayende özgür oldum” Oğlan dönmüş huriye sevgi şefkatle bakmış Her iki yürekten de güzel bir duygu akmış Demiş “Ey güzel peri çıkmalıyız yukarı Çünkü vatanımızdan oldukça kaldık ayrı Eğer sağ ve salimen kavuşursak vatana Gönülden severmisin varırmısın sen bana” Sonra almış kızları kuyu ağzına gelmiş Hadi ipi sallayın geldim diye seslenmiş. Ağabeyleri o anda oldukça şaşırmışlar Daha sonra ipleri ard arda bağlamışlar Kuyudan aşağıya yavaşça sallamışlar Kızları birer birer yukarıya almışlar. Üçüncüye gelince dönmüş sevdiceğine Demiş ki “Yer yüzüne çıkmalısın sen önce. Eğer beni göndersen seni almayacaklar İpi aşağı atıp burda bırakacaklar” Oğlan demiş “Olur mu seni yalnız bırakmak hiç yakışır mı bana önce yukarı çıkmak Onlar benim canımdır komazlar burda beni Şayet öyle olsa da sen hiç üzme kendini Yazımız da ne varsa elbet başa gelecek Seven gönüllerimiz mutlaka birleşecek” Kız ayrılmadan önce; Demiş “yârim ne olur çok iyi dinle beni Kardeşlerin burada bırakacaklar seni. Konağın arkasında iki tane kapı var Kapının bir açık öteki kapalı dar Açık kapıyı kapat, dar kapıdan geçiver Orda bağlı aç bir kurt, minnacık bir kuzu var. Kurdun önünde ot var kuzununkinde et var Otu kuzuya yedir; etiyse aç kurda ver Daha sonra karşına iki koyun çıkacak Birden bire ortalık sislenip kararacak Koyunların renkleri biri ak biri kara Ak koyuna binersen çıkarsın yukarıya Aman dikkat et binme sakın siyah olana Gidersin maazallah yeraltı dünyasına” Yukarıda; Ağabeyleri ise düşünmüşler durmuşlar Oğlan aşağıdayken sinsi plan kurmuşlar “Böyle geri dönersek ne deriz babamıza Nasıl çare buluruz biz bu yüz karamıza. Artık kral babamız hiç bize güvenir mi? Tacı küçük kardeşten başkasına verir mi? Onu ne edip edip kuyuda bırakmalı Kralın huzuruna biz ikimiz çıkmalı. Babamız sorduğunda nerede kardeşiniz. Devle savaşıyorken (Baba o öldü) deriz” İkisi de anlaşmış “evet öyle yapalım. Küçük kardeşimizi kuyuda bırakalım.” Son kızda yukarıya salimen çıkıvermiş Büyük oğulda ipi aşağıya düşürmüş. Kız ağlamış haykırmış demiş ki“ sen ne yaptın Kardeşini almadan ipi aşağı attın.” Oysaki o sizleri ne kadar çok severdi Ağabeylerim beni; burda bırakmaz derdi Böylemidir sizlerin kardeşlere vefanız Nasıl insanlarsınız yokmudur Allah’ınız Sizin bu yaptığınız mutlaka bilinecek Bir gün gelecek elbet cezanız verilecek” Büyük oğul sinirli demiş “Beni dinleyin Hele bu olanları babamıza bir deyin Yemin olsun Allah’a hiç acımam sizlere Keserim başınızı atarım dehlizlere” Çaresiz kalan kızlar razı gelmiş kadere Küçük kız devam etmiş üzüntülü günlere. Küçük oğul görünce ipi kuyu dibinde Bir kez daha sitemler eylemiş kaderine Düşünmüş metanetle “Elden ne gelir” demiş Pek zalim kardeşleri onu derinden üzmüş Demiş kendi kendine ”biz atiye koşalım Bütün kötülüklerle yılmadan savaşalım Anlımıza yazılan elbet başa gelecek Bu gün ağlayan gözler bir gün elbet gülecek”. |