Sarhoş zırıltısı
anlamlaştırmak isterken gidişlerini
sarhoşlukla sorguluyorum şişenin dibini göremediğimizi.. sarhoşlukla sorgulamak dibi akıl işi değil ki... her gidişte tövbe ederken, saplı üzüm kokuları olan nefeslerimizde çokca "kırmızı" vardı azca beyaz ve kırmızıyla beyaz uçuk siyaha kaçardı.. şişenin dibi gözükmüyordu içtikçe içiliyor içildikçe derinleşiyordu.. elbette içtikçe sarhoş oluyordun. elbette olmayan sarhoş oldukça ertesi gün korkuları.. ve nasıl laf anlamaz bir benlik, yüklenen anlamlarda nasıl bir ürperti.. bana etki yapmıyordu sarhoşluk hayatımı mahvedebilecek olan ama çekilecek olan bir iksir gibiydi olabildiğince anlatmaya çalıştığım cadının uzattığı kırmızı elmayı bile bile keyifle yiyebileceğim içtik içerkende keyifliydik hani ben sana bir hikaye anlattım; sen dinlerken içtin bende anlatırken.. üç nokta ile yarım bırakılan hikaye ardından inanmak istediğimiz hayatlarla tatlı tatlı yalpalayarak yürürken sokakların turuncu ışıklarına sarıldık. birilerini kandırmalıydık. en basiti sokaklardı. zaman kıstılıydı ve yapılacak çok şey vardı. ıskalamamalıydık.. günü doğurmaya yakın olan saatleri sevmezdik. geceleri izleri çabuk atıp, karanlıklarda sakladık.. gün ışığı o kadar keskindi ki karanlıklarda saklanan,ışıklarda bulunamayandı.. unuttuğumuz şey bir sistemin olduğuydu elbette gün tekrar kararacaktı tövbe ettiğimiz sarhoşluk ortaya çıkınca, kalplerimizin bağımlılığıyla daha çok içecektik, içtikçe nasıl laf anlamaz bir dip.. geleceği gördüğümü söyleyebilirim bu kafada ki kalple biz daha çok tövbe edeceğiz. ve bir gün gelecek anlayacağız ki biz hiç ayık olamayacağız. hayatımız boyunca sarhoş kalacağız.. dibi hiç gözükmeyen bir şişedeki iki kişi. ne de olsa bir kere girdi kana tene dudaklara ıslaklığı.. ve sende benim kadar iyi biliyorsun; bir kereden hiç birşey olmazın kurmacalığını.. KırmızıKurbağa |
bir kere girdi kana
tene
dudaklara
ıslaklığı..
ve sende benim kadar iyi biliyorsun;
bir kereden hiç birşey olmazın kurmacalığını..
aman tıkkat .... kırmızı harıkaydı dogal akıcı ve samımı sevgıler