PADİŞAHIN İŞİ NE..?
Sabah kalktı erkenden Hünkâr Sultan Murad Han.
Hem telaşlı hem yorgun mana veremez insan. Veziriazam paşa Siyavuş kafa yordu, Nedir sebebi diye Hünkâr’a soru sordu. Sultan dedi ; Bir rüya gördüm ben bu gecede, Anlatılnaz gidelim , bu sır tek bir hecede. İki molla kılıklı Erkan çıkarlar yola, Bir hayli yol alırlar sapmadan sağa sola. Kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkarlar, Vefâ ve Zeyrek ...derken, bak Unkapanındalar. İşte tam bu sırada yerde bir ceset yatar, Gelip geçen herkesin hemen gözüne batar. Bizim mollalar sorar, kimdir bu yatan adem ? Neden defin olunmaz adam ölmüştür madem? Ahali der; sakın ha , bulaşmayın sarhoşa, Serserinin biridir insan değildir hâşâ. Sordu Vezir ve Hünkâr, nerden biliyorsunuz ? Belki garip biridir niçin gülüyorsunuz? Biz biliriz komşumuz nalıncı ustasıdır, Hem içki müptelası hem kadın hastasıdır. Her akşam gider iken şarap taşır evine, Nerde namlı kadın var takar herif peşine. Hem dediler hepisi, camide gören var mı ? Müslüman olan adam hiç bu kadar azar mı? Hepsi dağılır gider bizim mollalar kalır. Padişahın merakı biraz olsun azalır. Vezir de tam gidecek Murad han keser yolu. Burda bir vazife var diyerek tutar kolu. Paşanın haberi yok rüyadaki o halden. Bir kaç kişi gönderip kurtulacak vebalden. Millet bu çeker gider ama biz gidemeyiz. Tebamızdır bu adam bana ne diyemeyiz. Rüyadaki hikmeti çözmek için var daha, Vazifeyi yapalım güvenelim Allah’a. Bu mevtayı ikimiz yuyalım yıkayalım. Kefenleyip garibi namazını kılalım. Okuyup üfleyelim tamamlayıp defnini. Hem beraber verelim başucunda telkini. Şurada bir mahalle mescidi de var ama. Buradan kaldırırsak yazık olur adama. Ayasofya veyahut Süleymaniye’den biz. Ya da Fatih camisi önünden de gideriz. Fatih camisi diye yola revan olurlar. Sağa sola koşturup kefen tabut bulurlar. Padişah kazanları hemen vurur ocağa. Yıkamak için na’şı alıyorlar kucağa. Usulü erkanınca bir güzel yıkıyorlar. Bir yandan da hayretle nur yüze bakıyorlar. Sarıp sarmaladılar musallaya koydular. Bu garibin hakkında neler neler duydular. Vezir Sultan’a döndü Padişahım diyerek. Tereddüdlü bir bakış biraz gülümseyerek. Galiba yanlış yaptık kimi vardır sormadık. Kimdir kimin nesidir hiç kafayı yormadık. Doğru dersin Siyavuş, sen bekle ben sorayım. Öğrenipte namaza daha sonra durayım. Arayıp mahalleyi sorarak soruşturur. En sonunda mevtanın kaldığı evi bulur. Kapıyı açan kadın yaşlıdır amma lâkin. Anlatılanı dinler sessiz sedasız sakin. Sultan Murad’a dönüp başlıyor anlatmaya. Yâdedip rahmetliyi kulağı çınlatmaya. Arada bir of çekip söylüyor iki kelâm. Bizim efendi diyor, bir alemdi vesselam. Nalın yapardı ustam kazanırdı çok para. Onun sayesinde biz hiç düşmüyorduk dara. Kazandığı parayla her gün şarap alırdı. Evi geçindirmeye çok az para kalırdı. Aldığı şaraplara bakar dudak bükerdi. Kimse içmesin diye tuvalete dökerdi. Bir de malum kadınlar, akşam eve getirir. Bilinmez ki bunlara nasıl para yetirir. O gider ben onlara menkıbeler okurdum. İlmihal anlatırdım ilmek ilmek dokurdum. Yakın mescide gitmez uzaklara giderdi. Tekbir alınca Kâbe görünmelidir derdi. Padişah hayret etti kanı dondu irkildi. Millet ne zannediyor diye içi burkuldu. Devam etti hanımı anlattı tüm halleri. Oturmuş kafasını sıkıyordu elleri. Dedim ki bir gün, herif... kötü belleyecekler. Cenazene gelmeyip seni dilleyecekler. Öyle deyince bana manalı baktı kızdı. Gitti bizim bahçeye mezarını da kazdı. İş mezarla bitmiyor , dedim halin no’lacak Meraklanma sen kadın, sonum hayır olacak. Kötü bilsin ahali bırak herkes saldırsın. PADİŞAH’IN İŞİ NE, cenazemi kaldırsın... .......................Şehri Karakaya (12 Ekim 2010 ) |