hiç kimse
fener ışığında tökezleyen sözüm
kırılgan mektuplardan çıkıp kırmızıda salsa yapan düş ipi çekilen bilinmeyen yumağı ve kaf dağı hayalleri düştüğü yerde can çekişen cenindir şimdi ve sen soluksuz kaldığım ten rengi sararmış tutunmalarım düşerken bir bilinmez uçurum moruna ben yüzümü yırtıyordum kimsesiz orgazmlarda boğuşurken ’’alexander graham bell ’’ in düş ü... ve ardın sıra siyah sesiyle haykırıyordu gece burcu burcu kokan altı hece sızıyordu uzun seferlerine bu yolculuğun yani bana ben gibi sarılmadı hiç kimse... |
Sen bunu hep yapıyorsun, biliyorsun :)
Eksilmesin, hiç eksilmesin kalemin...
Sevgimle...