GÖKDELEN..
Birden fazla olma ihtimali
olmayan ya kundura,yada spor bir ayakkabıya sahiptik.. çocukluğumuzun geçtiği,büyüdüğümüz hayatla tanıştığımız iki odalı bir salonu olan altı kişinin sığmak zorunda kaldığı. levent’te bir evde oturuyorduk o zamanlar ucuz boyalarla boyanmış rutubet kokan duvarların arasında bildiğimiz çocukça oyunlarla geçirebiliyorduk çoğu zamanımızı bir üç taşa dönüyorduk,bir isim şehire. diğer kalan zamanlarda bize hep alaycı gülümsemeyle bakan güneşin altında yakar top oynardık. kimi zamanda beş taş,saklambaç,körebe ama hiçbirimiz tahminde edemezdi birgün büyüyebileceğimizi ve bahçesinde top oynadığımız kiraz ağaçları olan tek katlı gecekondu’nun bir gün yıkılıp yerine devasa bir gökdelenin dikileceğini.. ve o gökdelenin altında çocukluğumuzun,hayallerimizin arkadaşlığımızın ölüm gideceğini.. kimbilebilirdi ki olacakları bize hep alaycı gülümseyen güneşin birgün yokolup gidebileceğini. yerini yedi kat üst üste dizilmiş beton koruganlarının alacağını kim bilebilirdi ki? bilsekte ne yapabilrdik? yalın ayak koşupta buldozerlerin önüne kendimizi atabilirmiydik? dev gibi adamlarla kavgaya tutuşup onları devirebilirmiydik? tüm bunları üç,beş cılız besimsiz çocuk yapabilirmiydik? en azından bir umuttur deyip kirazları,kiraz ağacını kurtarabilirmiydik? ne yazık ki ! yapamazdık,yapamadıkta oracıkta bıraktık çocukluğumuza dair mutlu,mesut geçen ne kadar güzel hatıra varsa birer darbeyle hepsini öldürttük gücümüzün yetmediği devasa gökdelene... |