Derinden bir ince sızıydı, çok acıydı!Herşeyden habersizdim Kendi halimde, gönüllü köleliğin bahşettiği iş gailesiyle, önüme gelen triplerin eşkaliyle Gayeye hasret, mefkureye ne hacet, bin bir dert ile geçim bir başbela evet, derdirten azimle Yukunduğum ne varsa, gözlerim bir başka nazarla ibretle bakmaya çalışsa da, işte anla Niye böyle bir halin yolcusuydum Bin hüzünle yolun ayrışımlarında,hali efkarımdan ne kaldıysa, aşk ile umuda sarılsamda Hazan çıkıyor karşıma, hicran esin veriyor ahıma, ruhum mahzun birşekilde bakınsa da Düşünüyorum işte nasılsa, hal bilgisinden yoksun nefesi anınca, iman rahlesi karşımda Mukallit olmak Taklit etmekten bir türlü bıkmadan avunmak, heves için, çıkar için akılın farkına varmak Emrin sıhhat ve vucubunu idrak etmeden, bir vesile kurtulayım der, samimiyeti hiçlerken Aşk adına ne varsa, dile gelen lisan-ı hal fevkalade edebi olsa da, sadakat ona olmayınca Ne sazın dile getirdiği nağmeden Hiçliğin eşiğinde nefeslenen biçare garipten, nefsini nizam etmeyi becermeyen ehliyetten Nefesini nüfus elde etmek için serdeten sefilden, desiselerle hemhal olan sefihten derken Su misali gönüller aklayan katreden, yağmurun bereketinden ve müddeti nefesi bilirken Mahçubiyetimle başım önüme düşüyor Dilim lal oluyor, takatim aşikar bir şaklilde azalıyor,peki, neler oluyor korku mu artıyor Azabın haşyetimi, zebaninin dehşeti mi, akılsızlığın fevki mi yoksa ölümün soğuk hali mi Diye derdest olurken, çalıların arasında duyduğum bir sesle irkirlim her nedense aniden Yavaşça yaklaştım, bir çalıyla biraz araladım, o an acizliğin en dehşet anını yakaladım Yılan kıvrılarak zavallı bir kuşu sıktığını anladım peki, şimdi ne yapmalıydım, şaşırdım Asla korkmadım, av ve avcıyı nasıl ve hangi gayeyle ayırmalıydım,yok bırakmalıydım Nasibin perdelerini araladım, rızgın taksiminde ferahladım,bilmem ki ne kadar yanıldım Mustafa CİLASUN |