İZLER...
Anadolu’da küçük bir kasaba..
İnsanları içten,insanları anadan yanık. Nasırlaşmış elleri tarlada çalışırken, Güneşle dost yüzleri kara kara.. İnsanları insan gibi davranırdı insanlara.. Çocuklarını verdiler elime.. Ben henüz yirmi ikisinde.. Davut,Ahmet,Pembe,Mustafa.. Öyle sevgiyle başladım ki , Bildiklerimi öğretmeye onlara... Can atardı çocuklar birlikte olmaya. Top oynar,ip atalar,kardan adam yapardık.. Beraber büyüdük çocuklarımla! Onlar sekiz,bense yaşama gülebilen yaştaydım daha.. Bir Ümit’im vardı.. Yaşı on iki..ama okuyamıyordu hala.. Çevreye göre geri zekalı.. Çünki görünüşü ortada.. Ama bana! ama bana.. Kocaman elleriyle cebinden bir avuç kuru üzüm çıkarır, Yapış yapış,koyar masama Senin olsun derdi.. İriydi.. Döverlerdi ama.. İçim yanardı.. İçimden ağlardım bende onunla.. Elinden alınmış Ümit’in umutları.. Anne baba ayrı, Ümit yalnızlıklar içinde, Ümit bir yaşam savaşında! Ama...ben vardım yanında!!!! Ter kokarlardı.. Ama kokan tenleriydi. Yürekleri asla! Öğretmen olur da ağlamaz mı çocuklarıyla,, Öğretmen oluR da yıkanmaz mı aynı hamam da onlarla.. Kız ayrı,erkek ayrı.. Tek tek yıkadım onları.. Baktım mutlular.. Sevindim,sevildim.. Daha çok açılmıştı beni kucaklamak isteyen kolları! Habibim vardı, Kirpikleri kaşına değen.. Pembe teniyle ince,narin.. Uzaklara dalardı gözleri ,hüzünlü, Ağlamaklı geldi bir gün.. İçim sıkılıyor öğretmenim dedi.. Oturduk konuştuk uzun uzun.. Babası dövermiş annesini, İsyanlardaydı,acılıydı.. Habib yaralı bir kuş gibiydi.. Habib mahsun,Habib üzgün.. O yıl şubatta ankarada kaybettik Habi’i.. Bir belediye otobüsünün altında kalmıştı.. İşte şimdi o sınıfa girmek... ve; Habib’i görememek sırasında.. Artık Habib anıların en can alıcı noktasında... |