fal bu
Bir kahve telvesiydi
yıllarca hep umut gidilen yollar vardı aşka gelenler vardı hep kısmetle tabaklara çöken kasveti yaşadık bir şeyler bekleyerek hep hayatta bir eylül akşamı sıcak ve puslu bodrumda ayaklarıma vuran denize karşı sade bir kahvenin keyfiyle uzaklara çok uzaklara gelecege sıra sıra hayal ellerimde bir demet çiçek gibi küçük yudumlarla bitmesin diye içtiğim son hayal kahvesiydi belki güneş veda ederken güne adalardan sessiz ve kararlı tüm kızıllığı ile bende hayallere el salladım son yudumla biraz kalın birazda acı kahve ile batan güneşle biten umutlara yeni günden beklenenler eklenince fincan ters döndü tabağına gelecege iki dudak ve karaltılı çizgilerden çıkacak aşklara kısmetlere kayıplara umut bir telveden mektup okuyan dudaklar başımdaki kuşu devlet,boynuzlu koçu büyük bir kısmet görürken sırt sırta iki kadın işte oymuş benim için felaket ama merak etme bir ak sakallı var arada sana fearahlık ve büyük bir servet üç güne kalmaz bir haberde kuşun ağzında ikide misafir var kısmeti ile yolda tabaktada ay doğmak üzereymiş az zamanda ne gam kalacakmış nede keder az zamanda iki yudum kahvenin ardına saklanmış bunca haber ve umut bir çingenenin ağzında hayatın sonu belki eylülle beklenen kış bir sonbahar akşamına sarılmış sıcacık birkaç umut dolu cümle bir buket çiçek fal bu inanmıyacan ama senin için gerçek |
selamlarımla...