Babam....Ben doğduğumda muhtardı babam benim bir ıstampa bir mühür bastımı kagıda bir imza kara lastik alırdı fakir okula gidecekler dizilirdi her eylül başında kapıya sıra sıra telaşla o uyurda öğlene dek küçük muhtar iş başında yani ben alırdım evrakı salonda tahta masanın başında basar mührü birde imza hadi güle güle ahmet amca ayşe teyze fatma abla kimi para verir kimi sagol der koşar adım işine giderdi uyandımı muhtar baba bir traş ve simon saçlar sabitlenirdi limonla bahçe kapısından çıktıkmı ikiyüz metre yolu ancak yürürdük iki saatte en güzeli parkın kapısındaki bekleyenlerele sohbet olurdu onlar konuşurken kaç dondurma yalanıp yutulurdu birde limon buz gibi ,elinden kurtuldummu doğru eve devama gerek yoktu yola misket oynamaya bekleyen çocuklarla yine biterdi gün toz toprakla içi içe akşam gözükünce elinde fileyle muhtar babam en az üç beş kişiyle kapardım elinden fileyi doğru eve o ancak bir saatte kurtulurdu adamlardan soğuyan çorbanın başında kudururdu sinirden anam o muhtar olarak yaşadı ve göçtü ebedi hayata insanlarla uğraşa uğraşa ben muhtar olmadım nedendir bilmem belki babamdan gördüğünden hele fötrünü taktımı kafasına sallana sallana yürüyüşü aklımda babamdı benim canımdı muhtardı yıllarca paylaştım onu insanlarla babam bana kaldı ancak öldükten sonra...... |