Kimseler Bilmesin Yokluğunu
( Varlığının 48. senesini
Yokluğunla ve hasretinle kutluyoruz babacığım... ) Yağmurlar yağıyor, Griye boyanmış kentimin üzerine. Herkes evine koşarken, Ben yağmurlarla dans etmeye koşuyorum. Ayaklarım çıplak, Yüreğim ise hasretine ıslak.... Ne olur ayıplama beni baba. Yokluğunda kanattığım dudaklarımı, Hasretinde büyüttüğüm çığlıklarımı, Kimse bilmesin diye Gök gürültüsüne kaçıp ağladığımı Kimseler görmesin ne olur... Gökkubbe, hulyalara dalarken Her gece ateş böcekleriyle Karanlıklarımı örtmeni bekledim durdum. Gelmediğin an, Anılara isyan ettim. Öfkelendim, köpürdüm fırtına misali. Hırcınlaştım Karadeniz gibi. Ama tutamadım ellerini, Bir kez olsun koklayamadim yüreğini... Toprağı, üstünden silkeleyip gelmedin. Gelemedin işte... Yıllar akıyorken zaman çeşmelerinden, Büyüdüm yokluğuna inat. Hasretinle büyüttüm umutlarımı.. Yoksun işte. Yokluğunu paylaşmadım kimseyle. Vuslatları yazdım Yokluğun mürekkebinden satırlara... Ne zaman dilime düşse adın, Hep kanattım Dilimdeki hasret kelimelerini. Kimseye söyleyemedim yetimliğin ezikliğini... Oysa; sen olsaydın yanımda , Kınalı bir cicek gibi Küser miydim karlı dağlara ? Varlığında diz çöker miydim Çıbansız yaralara ? Toprağı silkeleyip Bir kez olsun gelemedin... Gelemedin işte... Aşamıyorum hasret zindanlarını, Yumrukluyorum sensiz geçen yıllarımı. Kanasa da yumruklarım, Ulaşamıyorum varlığına.. Hayallerine sığınıyorken, Her gece ağlatıyorum içimdeki cocuğu. Ve ağlayan yüzümü kimse görmesin diye Damarlarımdan yüreğime, Akıtıyorum sensizliğin sancılarını.... 21.04.2006 |