Akdenizin altın sopalı çobanı..
Tamam, Anadolum..
Tamam, canımın içi ihtiyar. Akdenizin altın sopalı çobanı.. Geçmişi anmak yaramıyor sana, Anmak yaramıyor sana çocuklarını.. Hangi yoldasın bilmiyorsan, Gelmiyorsa beklediğin sevgili, Neye yarar geçmiş duraklardaki ışıklar.. Bitiriyor seni, kendi uydurduğun yalanlar, Bitiriyor seni, seni ihanetler,ayrılıklar.. Tamam,kabul,eyvallah Ademde,Havvada senin çocuklarındı. Belki senin güleç,verimli yüzüne, nasırlı,insafsız topuklarını basan ilk onlardı.. Dolaşırlardı başı dik,onurlu çetin güzelliğinde. Mağara,dul dağ,koyuk aramazlardı. Sevişirlerdi özgür,aleni.. Sevişirlerdi en sivri en alnı açık yerinde. Ağrı gibi,Van gibi,Anam gibi güzelliklerin vardı.. Üç yanın deniz vurgunu,orta yerin göller,gölekler. Hele yazın akşam güneşinde, Bizansa karşı dön arkanı, Sol yanağında Urfa,Diyabekir,Mardin birer yakışıklı şark çıbanı, İnanıyorum o gün olası değildi. Bugünde zor bulmak eşini, Büyük ihtimal Ademoğlu kabil, seni paylaşmamak için boğazladı kardeşini.. Ama yeter analar doğusu,bırak şu emekli avcı kahramanlığını, Bırak kemikleriyle çelik çomak oynamayı Urfa önünde kurşun atanların, Sen kendine bak eski delikanlı, Eski kahraman..Hangi kalemin yazısıdır bu, Hangi kalemin zorlu yazısıdır bu.. Seni bile kalleş etti zaman, Hele bak nice muhbir babalar doğurdu bağrın.. Bak,lanet okuyor sana dün uğruna can veren çocukların.. Artık görmüyor gözün engereğin çatal dilini, Görmüyor gözlerin karlı, kalleş hainliğini uçurumların, Sen söylede pörsümüş yüreğine, İhbar etmesin karda,kışta kimseye saklandıkları yeri bizim çocukların.. |