HAZRETİ EBUBEKİR
HAZRETİ EBUBEKİR
Yeryüzü karanlıktan, aydınlığa çıkarken, Müşrikler Hakk yoluna kulağını tıkarken, Nebi ne diyor diye? Birbirine bakarken, İslam ile müşerref oluyor Ebubekir. Cahiliye devrinde, cahillikler diz boyu, Öyle bir karanlı ki, baştan sona kopkoyu, Kimisi Firavun’un, kimisi Nemrut soyu, Bataklıktan gülleri alıyor Ebubekir. Allah’ın resulüyle et ve tırnak gibiydi, Rahman’a takvalı kul, Elçiye sevgiliydi, Sıdık denildi ona, sadakat timsaliydi, Muhabbet deryasında doluyor Ebubekir. İman kalbe düşünce, boş durulur mu hiç? Osman’a gider, derki “bu şerbetten sende iç”, Ve daha nicesine iman elbisesi biç, İslamı gönüllere salıyor Ebubekir. Çobansız bir dünyada, kuzular mahkum kurda, Az olan Müslümanlar, o günler hayli zorda, Nerede ezilen var Kuhafe oğlu orda, Cefakar mazlumları buluyor Ebubekir. Yıllardan hüzün yılı, zulüm ayyuka çıkmış, Rabbim Peygamberiyle, mesafeleri yıkmış, Namazla müminlerin gönüllerine akmış, Mirac-ı Nebevi’ye dalıyor Ebubekir. Hicret emriyle Mekke, Medine’ye taşındı, Çölde kızgın kumlara dökülen gözyaşındı, Aleme Rahmet olan, Sevr’de arkadaşındı, Dünyadayken cenneti, soluyor Ebubekir. Bir ömür hep seninle, hazır kıta anında, Allah ve Resulü var, damarında, kanında, Musa’ya yardım eden, Harun gibi yanında, Sadakat ve sabırla kalıyor Ebubekir |