sol omuz hizasında her gün/ahı işlenir k/adınınevet bu dram senin, bir kaç beden büyük biçilmiş, ömürlük giyersin! annen hep söylerdi bitir tabağını, arkandan ağlar! sense; fütursuzca her pirinç tanesiyle dalga geçip ağlamayın, birazdan annem sizi yıkayacak diyordun k/aç öksüz düşü şehrin atık sularında bilmiyordun. büyüdükçe z/amansızlaştı tebessümlerin hayatın peşinde ağlak bir koşuşturmaca büyüdükçe ağladın ağladıkça büyüdün aşk dediler önceleri inandın bulutlarla vals taze gül kokusu aşka yatırılmış şarapta dolaşınca damarlarında ilk günahın sesinde titredi kaynar sularda arındırırdın bedeni aynalara bakarken sırrından utanıp gözlerini ruhunun derinliklerine kilitledin artık, göz çukurlarından başka bir kadın bakıyordu hayata nereye gitsen seninle gelen bir öfke vardı içinde oysa gölgenden korkar olmuştun dilinde ağıza alınmayacak küfürler hem kadere hem kedere sövüyordun ve sanıyordun ki, bu zırh seni koruyacak oysa kirpiklerinin ıslaklığı seni ele veriyordu her gece sırdaş yastığına döktüğün gözyaşlarının nemi gözlerindeydi ve bu yüzdendi gözlerinin küf yeşili oluşu ne zaman küçük bir kız çocuğu görsen boy hizasına inip saçlarını okşuyordun ve tabağındaki tüm yemeğini bitir emi, diyordun halbuki, hayatın acımasızlığı onu da vuracaktı ve sen bunu da bilmiyordun sadece ve sadece sen bu kadar acıya bulandın sanıp her doğan güne lanet edip duruyordun oysa güneş her doğduğunda yüzünde kimliğini aklamak için göz kırpıyordu bulutların arasından sen bunu bile görmüyordun öykünmekten, öyküsünü kaybetmiş masal kahramanı gibi sersem ve sefildi hayatın bir kadın bedeni kalmıştı senden geriye, bir de omuzunda her gün/ahın feryadı Gülay Bulut onaltımayısikibinon |
kirlendikçe arındı
byümenin diğer adıydı
yaşlanmak sandığı
öğrendi
her gün/ah boynundaki bir kefaret
ker kefaret yarınlara bin sevap
çok güzellll
seni seviyorum