BEYAN-I TARİH-İ KAYSERİKayseri tarihi bu, gün yüzüne çıkarıp, Sizlere sunuyorum, biraz şekere karıp. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Bundan asırlar önce, yakın zaman içinde, Derinkuyu, Kaymaklı, mümasil mahallinde, Yeraltında yaşardı, herkes toplum halinde. Rivayet edilir ki, üç çıkış yolu vardı, Erciyes, Hasandağı, Göllüdağ, yollar dardı. Bu yolları öğrenen mağma püskürdü çıktı, Böylece Kayseri’yi, kurulmadan yaktı, yıktı. Üçü birden mümkün mü, öyle değildir elbet, Sıraya girmiş gibi, kustular nöbet nöbet. Aralarında vardı, adeta müsabaka, Kapladı yeryüzünü lav tabaka tabaka. Bazı gün sıcak rüzgar aşındırırdı har har, Bazı gün asit yağıp eritirdi hep şar şar. Fırsatı yakalayıp cümle cin ve de peri, Bacayla donattılar, etrafta her bir yeri. Irmaklar da musallat olup soğuk lavlara, Böyle oluştu dünya harikası Ihlara. Yavaş yavaş şeklini alıyordu her bir yan, Kurulmuştu bunlardan, çok önceleri Bünyan. Burda mı yaşamış ki, Salih Nebi ve Deve? Dede Korkut yerleşmiş Develi’de bir eve. Yarini arayanlar Gesi Bağı’na gelmiş, Soğuk yayla suları, çok bağırları delmiş. Erciyesi farketmiş gemisiyle Nuh Nebi, Pastırmasın medhetmiş, ol Evliya Çelebi. Padişahlar verirmiş buraya üç adet tuğ, Yaylada konaklarmış, her yıl gençlerle başbuğ. Niçin Kayseri ismi, var çok değişik görüş, O meşhur Kenan Evren, bu Erciyesi görmüş; "Başıboş yükseliyor" demiş "kaya serseri" Netekim bin yıl sonra, deyim olmuş; Kayseri. Eskiden Erciyeste, yetişirmiş kayısı, Buraya bahçe yapmış, "Deli Dumrul" dayısı, Bu civara demişler, iyi "kayısı yeri" Melik Gazi kısaltmış ismi olmuş Kayseri. Ases dağında şair İmrül-Kays’ın makberi, Denirmiş "Kays’ın yeri" sonra olmuş Kayseri. Hasan Dağı’nda odun toplamış Rum Kayzeri Cilalı taş devrinde, ismi olmuş Kayseri. Çok vardır daha böyle türlü türlü rivayet, Şu beyitlerle söze vereceğim nihayet; Alpaslan Allah deyip girdi o gün vadiye, Kayserimiz dedemden bize kutsal hediye... Kadın kıyafetine girmiş cümle şuh peri, Şimdi onlara mesken olmuş Güzel Kayseri. Ekrem Şama |