4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2075
Okunma
Yolun uzun ağlasam da duymazsın sesimi
umudumun türküsünü yaktım da geldim yoluna
elimde kır çiçeleri olsun isterdim
gülümsediğinde yüzünü renklendiren gülüşüne benzer
uzayın ve teknolojinin çocukları olsun isterdim hayallerimiz
ve çiğ kokan yapraklar altında bir ömür belki de
Bir sabah öylesine düştüğünde yollara
arzularının değil de eksilmişliğinin
peşinden hızla atarken adımlarını
yüzünü güneşe dönmüş çocuklar görseydin eğer
biliyorum yolun sonsuzluk olmayacaktı
dağın yamacında bir filize rastlasaydın
ve ağıtlar değil de türkülerle
bezenseydi yolun
bir gün zılgıt sesleriyle giyecektin gelinliğini
yolunda bereket testileri kırılacak
halaylarla kesilecekti
Her gün ezan sesine kardeş tarlalarında memleketimin
orak sallamaktan yorulmuş ellerinde kınalar
zemheriden nasır tutmuş ellerinde kınalar
başak sarısı değil belki saçların
ama üzüm karası gözlerinde
görseydim parlayan yıldızları
biliyorum...
Biliyorum şimdi kucağında
aydınlık yüzüyle geleceğine ninniler söyleyecek
süt dolu memenden özgürlük emzirecektin.
Kaşığı bol ama aşı eksik damında
yoksulluktan değil de
yokolmaya yüz tutmuşluktan, yokluktan mı desem
varlığa el değememişlikten mi
pazara giderken yüklediğin eşeğini
can pazarında kaybetmeseydin eğer
hamurunu yoğurduğun
sıcaktan tenini kararttığın taze ekmeğinden
bir parça sen de yiyebilseydin belki
her gece yatağa uzandığımda tenine değecekti tenim
ve ben sensiz geçen bi hayatın
eksik yanı olmayacaktım.
Seni yeni doğan günde
bir sabah öylesine çıktığın bir yola
şehit vermeyecektim
biliyorum...
Neden diye sorma
sensizliği ancak ben bilirim.
Mustafa Hebip
5.0
100% (2)