FAHİŞE ÇOCUKLAR
Şu çocuk var ya işte şu, ayakları çıplak,
Tam bir üç kağıtçı, dolandırıcı olacak. Yanındaki, elinde tiner koklayan yani, Yakın zamanda olacak, azılı bir cani. Şu karşıdaki, kirden belli değil saç rengi, Gözler fıldır fıldır; geleceğin pezevengi. Şu kaldırımda oturan bezgin kız çocuğu, Saçları karmakarışık, gözlerinde buğu. Belki de ismi, burcu, damla veyahut ayşe, Duruşundan belli ki, olacak bir fahişe. Hemen yanındaki titrek, küçücük cılız kız, Yakında duyarsın ki, olmuş meşhur bir hırsız. Bana nasıl kızdınız değil mi, hem de müthiş? Çocuklara neler söylüyorum bu nasıl iş? Çocuk denilince insan, olmalı sevecen, Böyle şiir mi olur, Allah’ını seversen? Ama bir dakika; beni hemen kınama sen, Az önce arabanla yanlarından geçerken, Azarlayarak kovalayan sen değil miydin? Hareketini yorumladım sadece senin. Ya sizler, rüyada uçuyorken hafif hafif, Sıcacık yataklarınızda sürerken keyif. Aklınıza geldi mi bu çocuklar, bir kere? Aç titreştikleri, sığınıp da soğuk yere. Sizler, kazanırken nasıl zevkini aldınız? Sıra zahmete gelince sokağa saldınız. Ya sizler, yaşarken alemle dolu hayatı? Öğrettiniz mi, insanlığı, maneviyatı? Ne yerler, ne içerler, nerelerde yatarlar? Bütün bir toplumun sırtında büyük vebal var. Sen! Sen, sırtımızdan inmeyen politikacı, Soruna bir çözüm üretemedin, ne acı. Bana kızmak için ne hakkınız olabilir? Sorumsuzluğunuzu tercüme ettim bir bir. Çocuklar çiçektir, herkes de bunu böyle der, İlgilenmezsen, o dallarda dikenler biter. Hırsız, cani, fahişe... Evet bunlar da insan, Bunlar, sevgisiz, sahipsiz çocuktular inan... Okuyucuya tuhaf geldi şiirin ismi, Yansıttığım, duyarsız toplumların bir resmi. (İstanbul:08.09.2004) |